Çok özlüyorum. Bunu nasıl yeneceğimi bilmiyorum. İşteyken evi aramaya cesaretim olmuyor bazen, arkadan ağlama sesini duyarım diye.
Şansa ne zaman arasam arkadan ağlama sesi duyuyorum. Acaba kokumu mu arıyorsun? Eminim anneannende yabancılık çekmiyorsun ama anne yüreği seni yanımda istiyorum..
"Burnumun direği sızladı" cümlesinin anlamını ben 27 yaşında oğlunu bırakarak işe dönmek zorunda olan bir anne olunca anladım.. Bunu bana sen öğrettin..
Gülüşlerini, bana bakışını bilgisayar ekranımdaki excel sayfasında görüyorum artık.. 4 ay oldu gündüzleri sensiz geçirdiğim süre ama alışamadım. Alışırsın derlerdi, mümkün değil.. Akşam üzer 4 gibi evde olup yanına kıvrılıp kokunla uyumak istiyorum, çorbanı, yoğurduğunu ben yedirmek istiyorum. Günlerdir hiç kakanı görmedim, insan bok kokusunu özler mi? Özledim..
Beceremiyorum alışmayı, belli etmiyorum ama çok özlüyorum seni oğlum..
13 Kasım 2013 Çarşamba
9 Ekim 2013 Çarşamba
Spor senden nefret ediyorum!
Ben spor sevmem, hantalım..
Üşengecim, yatmayı çok severim.. Şişman oluşumun başlıca nedenleri arasında ilk 3 e girer bu özelliğim..
Hayatım boyunca hep imrenmişimdir spor yapan insanlara.. İş çıkışı yada sabah işe giderken spor yapanlar, spor salonuna gidenler, sahile koşuya inenler, evde mekik çekenler, salonunda yer olup, paraya kıyıp bisiklet ve yürüyüş bandı alıp evde kardio çalışanlar.. Onlardan hiç bir zaman olamadım.. Hırsla başladığım sporun hep sonu geldi, yaşam tarzı haline getiremedim..
Sabah 6 da kalkıp koşan, sonra eve dönüp duş alan şıkır şıkır giyinip makyajını yapıp hatta fönünü çekip işe giden insan olmadıklarını düşündüğüm yaratıklar sizi ayakta alkışlıyorum ve ölümüne kıskanıyorum..
Servis gelmeden 15 dakika önce uyanan yeri geldiğinde yüzünü yıkamadan kendini sokağa atan, ayakkabılarını asansörde bağlayan bir insan evladı olarak, sabahları giyinmem kolay olsun diye pantolonumu, ayaklarımı içine koyup rahatça çekeceğim şekilde yere koymuşluğum çoktur inanın... Sırf 3 dakika fazla uyuyayım diye.. Bırak sporu dolabı açmaya bile üşenen kişilerdenim ben.
Eskiden daha çok spor yapma lüksüm vardı.. Hatta evlenmeden bir sene önce spor salonuna yazılmıştım, haftada 4 gün iş çıkışı gidiyor, yüzüyor, kardio yapıyordum.. Kilo vermesem de bedenen incelmiştim ama o da 1 sene sürdü maalesef..
Evli ve çocuklu olarak spor bana çok uzak gibi görünüyordu.. İki gündür youtubedaki Leslie yi yapıyorum.. Anam bir et kesiği oldum ki sormayın. Sabah yataktan zor kalktım, kolum kalkmıyor. Nasıl bir hantal, nasıl bir hammışım ki iki hareket yaptık diye yatak döşeklik kıvama geldim.. Daha ne kadar yaparım meçhul, kendime hiç güvenmiyorum. Bir daha diyorum spor insanı değilim.. Olacağımı da hiç zannetmiyorum.. Biri hadi spora dese aynen bu fotodaki gibi oluyorum..
Abartı yok..
Sevmiyorum sporu, hiç bir zaman da sevmeyeceğim sanırım.. Ama bu yapmayacağım anlamına gelmiyor.. Sevmeden yapmak acayip külfet geliyor insana..
Zayıflamak istiyorsan, spor yapacaksın, kaçarın yok.. Allahın emaneti bu bedene iyi bakmak lazım.. Sigara, alkol, yağlı beslenme, hareketsiz bir yaşam olduk davul gibi.. Şu azcık göbeği çıkınca kendini spora veren kadınlardan olmak istiyorum..
Nasıl severim sporu? Sporu sevmek için ne yapabilirim? Bilen Allah aşkına söylesin, sporu seven, zayıflamak uğruna araç olarak değil amaç olarak kullanan kendine iyi bakan kadın olmak çok mu zor.. Araç olarak kullandığım spor bana hiç bir şey kazandırmadı, aksine amacıma ulaşınca araçtan vazgeçtim hep.. Spor bir yaşam stili olmalı..
Böyle olan kadınlar lütfen helpp! Bir el atın bana.. Konuşun, motive edin, nasıl sevildiğini anlatın, sporsuz yapamayan bir insan haline nasıl dönüştüğünüzü paylaşın ki eğer mümkünse bende öyle olayım..
Şimdiden teşekkürler..
Üşengecim, yatmayı çok severim.. Şişman oluşumun başlıca nedenleri arasında ilk 3 e girer bu özelliğim..
Hayatım boyunca hep imrenmişimdir spor yapan insanlara.. İş çıkışı yada sabah işe giderken spor yapanlar, spor salonuna gidenler, sahile koşuya inenler, evde mekik çekenler, salonunda yer olup, paraya kıyıp bisiklet ve yürüyüş bandı alıp evde kardio çalışanlar.. Onlardan hiç bir zaman olamadım.. Hırsla başladığım sporun hep sonu geldi, yaşam tarzı haline getiremedim..
Sabah 6 da kalkıp koşan, sonra eve dönüp duş alan şıkır şıkır giyinip makyajını yapıp hatta fönünü çekip işe giden insan olmadıklarını düşündüğüm yaratıklar sizi ayakta alkışlıyorum ve ölümüne kıskanıyorum..
Servis gelmeden 15 dakika önce uyanan yeri geldiğinde yüzünü yıkamadan kendini sokağa atan, ayakkabılarını asansörde bağlayan bir insan evladı olarak, sabahları giyinmem kolay olsun diye pantolonumu, ayaklarımı içine koyup rahatça çekeceğim şekilde yere koymuşluğum çoktur inanın... Sırf 3 dakika fazla uyuyayım diye.. Bırak sporu dolabı açmaya bile üşenen kişilerdenim ben.
Eskiden daha çok spor yapma lüksüm vardı.. Hatta evlenmeden bir sene önce spor salonuna yazılmıştım, haftada 4 gün iş çıkışı gidiyor, yüzüyor, kardio yapıyordum.. Kilo vermesem de bedenen incelmiştim ama o da 1 sene sürdü maalesef..
Evli ve çocuklu olarak spor bana çok uzak gibi görünüyordu.. İki gündür youtubedaki Leslie yi yapıyorum.. Anam bir et kesiği oldum ki sormayın. Sabah yataktan zor kalktım, kolum kalkmıyor. Nasıl bir hantal, nasıl bir hammışım ki iki hareket yaptık diye yatak döşeklik kıvama geldim.. Daha ne kadar yaparım meçhul, kendime hiç güvenmiyorum. Bir daha diyorum spor insanı değilim.. Olacağımı da hiç zannetmiyorum.. Biri hadi spora dese aynen bu fotodaki gibi oluyorum..
Abartı yok..
Sevmiyorum sporu, hiç bir zaman da sevmeyeceğim sanırım.. Ama bu yapmayacağım anlamına gelmiyor.. Sevmeden yapmak acayip külfet geliyor insana..
Zayıflamak istiyorsan, spor yapacaksın, kaçarın yok.. Allahın emaneti bu bedene iyi bakmak lazım.. Sigara, alkol, yağlı beslenme, hareketsiz bir yaşam olduk davul gibi.. Şu azcık göbeği çıkınca kendini spora veren kadınlardan olmak istiyorum..
Nasıl severim sporu? Sporu sevmek için ne yapabilirim? Bilen Allah aşkına söylesin, sporu seven, zayıflamak uğruna araç olarak değil amaç olarak kullanan kendine iyi bakan kadın olmak çok mu zor.. Araç olarak kullandığım spor bana hiç bir şey kazandırmadı, aksine amacıma ulaşınca araçtan vazgeçtim hep.. Spor bir yaşam stili olmalı..
Böyle olan kadınlar lütfen helpp! Bir el atın bana.. Konuşun, motive edin, nasıl sevildiğini anlatın, sporsuz yapamayan bir insan haline nasıl dönüştüğünüzü paylaşın ki eğer mümkünse bende öyle olayım..
Şimdiden teşekkürler..
8 Ekim 2013 Salı
Bir şişmanın dramı..
Evet kilo almak bir sanatsa en baba sanatçı karşınızda..
6 yaşına kadar çıtır, güzel bir kızdım, zayıftım ama kopacak gibi değildim tabi.. Minyon hiç bir zaman olmadım..
Sağdaki benim..
Ne zaman ilkokula başladım, evimizde çalışan kızların okuldan geldiğimde bana hazırladıkları yarım ekmek ( içinde ne ararsan var ) akşam üzeri atıştırmalığı ve apartmanımızın altına açılan tekelden aldığım cips ve ice tea ler şişmanlama potansiyelimin ilk adımlarını atmama zemin hazırladı..
Babamın genleri minnacık vücudumda ağır bastığından ötürü bir haftada 5 kilo alabilen bir bünyeye sahip bir çocuk ve genç kız olarak en önemli yaşlarımı bilinçsizce yiyerek geçerdim..
Ne bulsa yer tanımı tam da bana göre, yaşamak için yememek adeta yemek için yaşamak...
Tok olsam da önüme koyulanı yiyebilme özelliğim beni 2004 yılında 104 kiloya kadar çıkardı. Artık erkek reyonunda alışveriş yapıyor, kendime hiç bakmıyor, kaşlarımı bile almıyordum. Sapsarı röfleli saçlarımı boyatmıyordum ki aynada kendimi gördüğümde tiksineyim, kendimden nefret edeyim ve yemek yemeyeyim.. 2004 yılına kadar hızla kilo almam sonucu psikolojisi bozuk, herkesle çatışan, içinde aslında modaya acayip meraklı gezmeyi, giyinmeyi ve sosyalliği seven bir genç kız barındıran ancak tutumları tamamen bu karakterle zıt bir profil çizen çok çirkin bir genç kız oluvermiştim.
Ah ne ağlardım geceleri uyumadan, üstüme giyecek bir şey bulamadığımda ya da arkadaşlarımla istediğim yere üstüme giyecek kıyafet bulamadığımdan ötürü gidemediğimde.. Çevreme kiloma takık göstermezdim kendimi, kendimle barışık zannederlerdi beni ama bir bilselerdi içimi, kaç defa durup duruken bilinç altımda bacaklarımı karnımı ekmek bıçağıyla kestiğimi hayal ederken kendimi bulduğumu, ah bir bilseler... Annemin kilo vereyim diye çabaları, döktüğü paralar, hırsla azimle başlanan ama sonrası bir burger king menüsüne yada abimin yaptığı enfes makarnalara kurban ettiğim diyetlerim... 2004 yılında kendimden nefret etmem üzerine 1 sene boyunca deli gibi diyet ve yürüyüşle verilen 35 kilo sonrası yapılan ilk röfle, alınan kaşlar ve alışveriş hayatımda ender yaşadığım genç kızlık mutluklarımın başında geliyordu...
Arkadaş çevrem genişlemiş, beğenilen bir insan olmuş artık dekolte nedir öğrenmiştim. Alışveriş yapmak zevkliydi çünkü hayal kırıklığı ile sonuçlanmıyordu. Ama kaldı öyle. Kilo verdim ve balık etli oldum ( asla zayıf değil) fikri diyeti bıraktırdı bana.. Neyle sizce? Tabi ki Burger King menüsü aynı kiloları almama vesile olan diyet katliamımı başlattı. 1 senede verdiğim kiloları 5 er 5 er aldım hemde 7-8 ayda..
Sonrası hep hüsran.. Şu zamana kadar toplasanız 100 kilo alıp vermişimdir hayatım boyunca.. Bu alış-verişlerin bana bıraktığı derin yarıklar, çatlaklar sadece işin görünen kısmı.. Görünmeyen kısmı ise yüreğimdeki, ruhumdaki çatlaklar.. Hiç bir zaman güzel olamamak, güzel giyinememek, hep karın yağlarını ve bacakları gizlemeyi amaçlama, bu amaç uğrunda saçma sapan kıyafetler giyme, dekolte tadını aldığım için göğüs dekoltesi veren bir balinaya dönüşme.. Kendimi güzel zannediyormuşum o zamanlar ama fotoğraflara bakınca ne kadar vahim bir durumdaymışım diyorum..
Yemek yemek bir saplantı.. Yedikçe kilo alıp hayattan kopuyorsunuz, hayatta koptukça daha çok yiyorsunuz.. Sürekli başlayıp bitirdiğim diyetler iradesizliğimin bir numaralı örneği oldu. Bu nedenle kimse kilo verebileceğime inanmıyor hala..
Benim o zamanlara ait hiç bir boy fotoğrafım yok biliyor musunuz? Ne acı.. Hepsi benim tarafımdan çekilmiş surat fotoğrafları, biraz telefonu yukarı kaldırır açılı çekerdim ki gıdığım çıkmasın yüzüm daha ince çıksın.. 105 kiloyken bile kendimi 55 60 kilo gösteren fotoğraflar çekebilme hususunda kimse elime su dökemezdi.. Bununla övünürdüm,, Bu bile ne acı değil mi?
Sonrasında bir daha hiç o denli ciddi bir şekilde diyet uygulamadım. Spora gidip kilo vermesem de inceldiğim oldu ama kilolar hep 80 - 85 - 78 filandı.
Beni bu halimle bile beğenen canım eşim, her ne kadar içinden zayıf olmamı çok iste de ona sevgimi ona olan aşkımı ilk plana koyarak fiziğime hiç dikkat etmedi, beni böyle de sevdi..
Kilolu hanımlar kızabilir, ne yani bu halimle derken o ne demek?
Siz bilir misiniz ki bir erkek için fizik ne kadar önemlidir? Eşiniz yada sevgiliniz sizi böyle sevse bile sizin zayıf olmanız için inanın bir çok şeyden vazgeçebilirler.. Zayıflık demek sağlık demektir, zayıflık demek güzellik demektir, zayıf kadın demek mutlu kadın demektir.. Mutlu kadın eşini mutlu eden kadın demektir.. Çok bilirim kilo aldığım, üstüme kıyafet sıkıntısı çektiğim için sevgiliyken kocama nedensiz trip attığımı, mutsuz olduğumu, başka şeylere bozulmuş gibi gözüküp ağladığımı.. Biliyordu o, benim bu halimle ne kadar mutsuz olduğumu biliyordu hep eşim.. Kilomu hiç laf etmedi ama hep arzu etti.. Zayıf , ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı bir kadın olmamı çok arzu etti.
Beni o halimle isteyip evlenen benimle bir yuva kuran eşim için zayıflamayayım da kimin için zayıflayayım? Evet önce kendim için ama bizim hayatlarımız bir. Ben demek o demek, benim mutluluğum demek onun mutluluğu demek, o daha mutlu olacak ki beni daha çok mutlu edecek demek..
Doğumla gelen 35 kilo.. 108 kilo girdim ben doğuma.. Ne dönebiliyordum ne rahat tuvaletimi yapabiliyordum. Evet içimde can taşıyordum ama canımdan can gidiyordu her yataktan kalkarken.. Kilonun bana bir tane artısını söylesenize..
Eksilerini sayalım mı? Bence vakit yetmez.. 3,5 ay emzirdim ve baktığınızda hamilelik öncesi kiloma bile düşemedim, şişko hamile kaldığım halde..
Şimdi bana yeni bir hayat gerek, yeni bir nefes.. Yağsız bir bedene daha sağlıkla çekilen nefesler gerek.. Oğlum var benim! Beni seven kocam var, ben neden böyle olayım?
Ruhumdaki parçalanmışlıkları artık düzeltmem lazım.. İnsanın kendisiyle çelişkileri, kendini kırmaları inanın düzeliyor, başkasının kırışları kırılmış vazo misali onarılmıyor ama kendime ettiğim haksızlığı, bedenime, ayaklarıma, gençliğime, kadınlığıma, ruhuma ettiğim haksızlığı eminim ki vereceğim kilolarla onaracağım.. Ben bambaşka bir Ece olacağım.
Bunu hayatımda hak eden beni gerçekten seven insanlar var.. Ben artık merdiven çıktığımda nefes nefese kalmak istemiyorum, herkesle aynı hareketleri yapıp herkesten çok terlemek istemiyorum.
Herkes kadar yesem bile "aa hem şişko hem ne çok yiyor" bakışlarını görmek istemiyorum. Siz o bakışları bilemezsiniz.. Bana sakın ruh hastası muamelesi yapmayın ama ben biliyorum, her şeyi seziyorum. En yakınlarımın bile yeri geldiğinde benim için üzüldüğünü çok iyi biliyorum. Ben artık güzel giyinmek istiyorum, ben artık renkli giyinmek istiyorum, ben artık bir kıyafeti beğendiğimde denemeden de almak istiyorum.. Esasında çoğu insan için ne kadar sıradan ve kolay şeyler istiyorum değil mi..
İlerde oğlumun da benim için üzülmesini istemiyorum..
İnşallah çıktığım bu yolda başarıya ulaşacağım, başarılarımı sizlerle paylaşacağım..
Devamı gelecek..
6 yaşına kadar çıtır, güzel bir kızdım, zayıftım ama kopacak gibi değildim tabi.. Minyon hiç bir zaman olmadım..
Sağdaki benim..
Ne zaman ilkokula başladım, evimizde çalışan kızların okuldan geldiğimde bana hazırladıkları yarım ekmek ( içinde ne ararsan var ) akşam üzeri atıştırmalığı ve apartmanımızın altına açılan tekelden aldığım cips ve ice tea ler şişmanlama potansiyelimin ilk adımlarını atmama zemin hazırladı..
Babamın genleri minnacık vücudumda ağır bastığından ötürü bir haftada 5 kilo alabilen bir bünyeye sahip bir çocuk ve genç kız olarak en önemli yaşlarımı bilinçsizce yiyerek geçerdim..
Ne bulsa yer tanımı tam da bana göre, yaşamak için yememek adeta yemek için yaşamak...
Tok olsam da önüme koyulanı yiyebilme özelliğim beni 2004 yılında 104 kiloya kadar çıkardı. Artık erkek reyonunda alışveriş yapıyor, kendime hiç bakmıyor, kaşlarımı bile almıyordum. Sapsarı röfleli saçlarımı boyatmıyordum ki aynada kendimi gördüğümde tiksineyim, kendimden nefret edeyim ve yemek yemeyeyim.. 2004 yılına kadar hızla kilo almam sonucu psikolojisi bozuk, herkesle çatışan, içinde aslında modaya acayip meraklı gezmeyi, giyinmeyi ve sosyalliği seven bir genç kız barındıran ancak tutumları tamamen bu karakterle zıt bir profil çizen çok çirkin bir genç kız oluvermiştim.
Ah ne ağlardım geceleri uyumadan, üstüme giyecek bir şey bulamadığımda ya da arkadaşlarımla istediğim yere üstüme giyecek kıyafet bulamadığımdan ötürü gidemediğimde.. Çevreme kiloma takık göstermezdim kendimi, kendimle barışık zannederlerdi beni ama bir bilselerdi içimi, kaç defa durup duruken bilinç altımda bacaklarımı karnımı ekmek bıçağıyla kestiğimi hayal ederken kendimi bulduğumu, ah bir bilseler... Annemin kilo vereyim diye çabaları, döktüğü paralar, hırsla azimle başlanan ama sonrası bir burger king menüsüne yada abimin yaptığı enfes makarnalara kurban ettiğim diyetlerim... 2004 yılında kendimden nefret etmem üzerine 1 sene boyunca deli gibi diyet ve yürüyüşle verilen 35 kilo sonrası yapılan ilk röfle, alınan kaşlar ve alışveriş hayatımda ender yaşadığım genç kızlık mutluklarımın başında geliyordu...
Arkadaş çevrem genişlemiş, beğenilen bir insan olmuş artık dekolte nedir öğrenmiştim. Alışveriş yapmak zevkliydi çünkü hayal kırıklığı ile sonuçlanmıyordu. Ama kaldı öyle. Kilo verdim ve balık etli oldum ( asla zayıf değil) fikri diyeti bıraktırdı bana.. Neyle sizce? Tabi ki Burger King menüsü aynı kiloları almama vesile olan diyet katliamımı başlattı. 1 senede verdiğim kiloları 5 er 5 er aldım hemde 7-8 ayda..
Sonrası hep hüsran.. Şu zamana kadar toplasanız 100 kilo alıp vermişimdir hayatım boyunca.. Bu alış-verişlerin bana bıraktığı derin yarıklar, çatlaklar sadece işin görünen kısmı.. Görünmeyen kısmı ise yüreğimdeki, ruhumdaki çatlaklar.. Hiç bir zaman güzel olamamak, güzel giyinememek, hep karın yağlarını ve bacakları gizlemeyi amaçlama, bu amaç uğrunda saçma sapan kıyafetler giyme, dekolte tadını aldığım için göğüs dekoltesi veren bir balinaya dönüşme.. Kendimi güzel zannediyormuşum o zamanlar ama fotoğraflara bakınca ne kadar vahim bir durumdaymışım diyorum..
Yemek yemek bir saplantı.. Yedikçe kilo alıp hayattan kopuyorsunuz, hayatta koptukça daha çok yiyorsunuz.. Sürekli başlayıp bitirdiğim diyetler iradesizliğimin bir numaralı örneği oldu. Bu nedenle kimse kilo verebileceğime inanmıyor hala..
Benim o zamanlara ait hiç bir boy fotoğrafım yok biliyor musunuz? Ne acı.. Hepsi benim tarafımdan çekilmiş surat fotoğrafları, biraz telefonu yukarı kaldırır açılı çekerdim ki gıdığım çıkmasın yüzüm daha ince çıksın.. 105 kiloyken bile kendimi 55 60 kilo gösteren fotoğraflar çekebilme hususunda kimse elime su dökemezdi.. Bununla övünürdüm,, Bu bile ne acı değil mi?
Sonrasında bir daha hiç o denli ciddi bir şekilde diyet uygulamadım. Spora gidip kilo vermesem de inceldiğim oldu ama kilolar hep 80 - 85 - 78 filandı.
Beni bu halimle bile beğenen canım eşim, her ne kadar içinden zayıf olmamı çok iste de ona sevgimi ona olan aşkımı ilk plana koyarak fiziğime hiç dikkat etmedi, beni böyle de sevdi..
Kilolu hanımlar kızabilir, ne yani bu halimle derken o ne demek?
Siz bilir misiniz ki bir erkek için fizik ne kadar önemlidir? Eşiniz yada sevgiliniz sizi böyle sevse bile sizin zayıf olmanız için inanın bir çok şeyden vazgeçebilirler.. Zayıflık demek sağlık demektir, zayıflık demek güzellik demektir, zayıf kadın demek mutlu kadın demektir.. Mutlu kadın eşini mutlu eden kadın demektir.. Çok bilirim kilo aldığım, üstüme kıyafet sıkıntısı çektiğim için sevgiliyken kocama nedensiz trip attığımı, mutsuz olduğumu, başka şeylere bozulmuş gibi gözüküp ağladığımı.. Biliyordu o, benim bu halimle ne kadar mutsuz olduğumu biliyordu hep eşim.. Kilomu hiç laf etmedi ama hep arzu etti.. Zayıf , ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı bir kadın olmamı çok arzu etti.
Beni o halimle isteyip evlenen benimle bir yuva kuran eşim için zayıflamayayım da kimin için zayıflayayım? Evet önce kendim için ama bizim hayatlarımız bir. Ben demek o demek, benim mutluluğum demek onun mutluluğu demek, o daha mutlu olacak ki beni daha çok mutlu edecek demek..
Doğumla gelen 35 kilo.. 108 kilo girdim ben doğuma.. Ne dönebiliyordum ne rahat tuvaletimi yapabiliyordum. Evet içimde can taşıyordum ama canımdan can gidiyordu her yataktan kalkarken.. Kilonun bana bir tane artısını söylesenize..
Eksilerini sayalım mı? Bence vakit yetmez.. 3,5 ay emzirdim ve baktığınızda hamilelik öncesi kiloma bile düşemedim, şişko hamile kaldığım halde..
Şimdi bana yeni bir hayat gerek, yeni bir nefes.. Yağsız bir bedene daha sağlıkla çekilen nefesler gerek.. Oğlum var benim! Beni seven kocam var, ben neden böyle olayım?
Ruhumdaki parçalanmışlıkları artık düzeltmem lazım.. İnsanın kendisiyle çelişkileri, kendini kırmaları inanın düzeliyor, başkasının kırışları kırılmış vazo misali onarılmıyor ama kendime ettiğim haksızlığı, bedenime, ayaklarıma, gençliğime, kadınlığıma, ruhuma ettiğim haksızlığı eminim ki vereceğim kilolarla onaracağım.. Ben bambaşka bir Ece olacağım.
Bunu hayatımda hak eden beni gerçekten seven insanlar var.. Ben artık merdiven çıktığımda nefes nefese kalmak istemiyorum, herkesle aynı hareketleri yapıp herkesten çok terlemek istemiyorum.
Herkes kadar yesem bile "aa hem şişko hem ne çok yiyor" bakışlarını görmek istemiyorum. Siz o bakışları bilemezsiniz.. Bana sakın ruh hastası muamelesi yapmayın ama ben biliyorum, her şeyi seziyorum. En yakınlarımın bile yeri geldiğinde benim için üzüldüğünü çok iyi biliyorum. Ben artık güzel giyinmek istiyorum, ben artık renkli giyinmek istiyorum, ben artık bir kıyafeti beğendiğimde denemeden de almak istiyorum.. Esasında çoğu insan için ne kadar sıradan ve kolay şeyler istiyorum değil mi..
İlerde oğlumun da benim için üzülmesini istemiyorum..
İnşallah çıktığım bu yolda başarıya ulaşacağım, başarılarımı sizlerle paylaşacağım..
Devamı gelecek..
Efekan'lı Leslie tecrübem
Spor şart!
Evet Dukan gayet iyi gidiyor 23 Eylül'de başlamış olduğum diyetime harfi harfine uyuyorum ve 8 kilo gitmiş bile. Zorlanıyor muyum? Hayır.
Hayatımda hiç bu kadar rahat ve keyifli bir diyet uygulamamıştım. Bu diyetteki başarılı gidişimi ve diyeti bozmayışımı her akşam benimle şikayet etmeden aynı yemeyi yiyen eşime ve iş yerinde bana ayrı yemek hazırlayan Fatma Abla'ya borçlu olduğumu söylesem yalan olmaz.
Onların desteği olmasa kesin kaçamaklı gidiyor oluyordum.
Şeker komalarıma +diyet dukan cığımın enfes gojiberry reçeli ve dukanellası yetişti. Reçelimi pazar kahvaltılarında, dukanellamı ise her gün bir tatlı kaşığı olarak tüketiyorum.
Ama vereceğim kilo 20 kilonun üstünde olduğu için sarkmak tek korkum. Doğumdan sonra sarkan göbeğimi toparlamak ve bu 20 kiloyu verirken kollarım, bacaklarımın şuan ki görüntüsüne nazaran daha sıkı olması tek temennim.. Kilo verince bundan daha kötü olmaz inşallah derken +Melis Tezcan ın tavsiye ettiği Leslie denen hatunun videoları ile evdeki spor hayatım başlamış oldu...
Önce bir bakiyim dedim 20 dakikalık olan 1 mili yaptım. Durduğun yerde adım atarak step hareketleri yaparak 1 mil yürümüş oluyorsun ve acayip terliyorsun.
Bunu yaparken de eşimin desteğini atlayamam, oğlum Efekan'ı oyalıyor. Pazar akşamki 20 dakikalığı başarıyla geçince dün 45 dakika yani 3 mil i denedim ve onu da başarıyla, tıkanmadan , aksatmadan , hiç durmadan bol bol terleyerek tamamlamış oldum. Tabi sadece 36 dakikasını.
Başladığımda eşim Efekan'ı uyutmuştu ama 30. dakikada gözlerini açtı Efekan, garip garip bana baktı, "Bu salonun ortasında hoplayan kadın annem mi? Ne yapıyor ya bu? Gel buraya anne!!!! Kucağına al beni beraber hoplayalım" diye ağlamaya başladı. ( İçinden bunları geçirdiğini düşünüyorum. )
Ben Leslie yaparken, oğlumun ağlamadan önceki bana bakışı
Volkan da içeri geçti telefonla konuşuyor, "Allah'ım Yarabbim ne yapacağım şimdi ben? Kaç dakikadır bozmadan yapıyorum, kalori yakıyorum, bacaklarım yanıyor hissediyorum, bırakamam ya oğlum ne olur sus annem bak şak şak el çırpıyorum bak hop hop hopluyorum bak ne güzel laylaylay.... vs vs" yok fayda etmedi. O anlarda aynaya baksam kesin böyle olduğumu düşünüyorum..
Oğlum o andan itibaren susmadı, anneliğim her zaman olduğu ve bundan sonra da olacağı gibi ağır bastı " oyyy kurban olduğuuum seni hiç bir Leslie ye, vereceğim 20 kiloya, dünyalara değişmem deyiverdim ve 36. dakikada Leslie ile vedalaştım :) Kendileri 10 kilo olmasa kanguruyu deneyeceğim ama fıtık olmaktan korkuyorum, denemeye cesaretim yok.
Aşağıdaki foto temmuz da çekildi.. Şuan bunun iki katı oğlum ve sırt dayanmıyor kanguruda...
Hiç yoktan iyidir dimi? Tamamlayamamış olsam da 20 dakikadan 36 dakikaya çıkarabildim hem de tıkanmadan..
İnşallah kilo vermemi hızlandırır, sarkmamı engeller, biraz kilo verince platese başlamayı düşünüyorum ama şuan imkansız.. Hem iş hem ev hem Efekan.. Bu arada seneye mükemmel geçecek bir yaz tatili kazanmama tam 7 kilo kaldı. Yılbaşına da 2,5 ay.. Umarım 2,5 ayda gider şu 7 kilo da Volkan'la girdiğim iddiayı kazanırım..
Gelişmeleri yine yazarım..
Sevgiler...
Evet Dukan gayet iyi gidiyor 23 Eylül'de başlamış olduğum diyetime harfi harfine uyuyorum ve 8 kilo gitmiş bile. Zorlanıyor muyum? Hayır.
Hayatımda hiç bu kadar rahat ve keyifli bir diyet uygulamamıştım. Bu diyetteki başarılı gidişimi ve diyeti bozmayışımı her akşam benimle şikayet etmeden aynı yemeyi yiyen eşime ve iş yerinde bana ayrı yemek hazırlayan Fatma Abla'ya borçlu olduğumu söylesem yalan olmaz.
Onların desteği olmasa kesin kaçamaklı gidiyor oluyordum.
Şeker komalarıma +diyet dukan cığımın enfes gojiberry reçeli ve dukanellası yetişti. Reçelimi pazar kahvaltılarında, dukanellamı ise her gün bir tatlı kaşığı olarak tüketiyorum.
Ama vereceğim kilo 20 kilonun üstünde olduğu için sarkmak tek korkum. Doğumdan sonra sarkan göbeğimi toparlamak ve bu 20 kiloyu verirken kollarım, bacaklarımın şuan ki görüntüsüne nazaran daha sıkı olması tek temennim.. Kilo verince bundan daha kötü olmaz inşallah derken +Melis Tezcan ın tavsiye ettiği Leslie denen hatunun videoları ile evdeki spor hayatım başlamış oldu...
Önce bir bakiyim dedim 20 dakikalık olan 1 mili yaptım. Durduğun yerde adım atarak step hareketleri yaparak 1 mil yürümüş oluyorsun ve acayip terliyorsun.
Bunu yaparken de eşimin desteğini atlayamam, oğlum Efekan'ı oyalıyor. Pazar akşamki 20 dakikalığı başarıyla geçince dün 45 dakika yani 3 mil i denedim ve onu da başarıyla, tıkanmadan , aksatmadan , hiç durmadan bol bol terleyerek tamamlamış oldum. Tabi sadece 36 dakikasını.
Başladığımda eşim Efekan'ı uyutmuştu ama 30. dakikada gözlerini açtı Efekan, garip garip bana baktı, "Bu salonun ortasında hoplayan kadın annem mi? Ne yapıyor ya bu? Gel buraya anne!!!! Kucağına al beni beraber hoplayalım" diye ağlamaya başladı. ( İçinden bunları geçirdiğini düşünüyorum. )
Ben Leslie yaparken, oğlumun ağlamadan önceki bana bakışı
Volkan da içeri geçti telefonla konuşuyor, "Allah'ım Yarabbim ne yapacağım şimdi ben? Kaç dakikadır bozmadan yapıyorum, kalori yakıyorum, bacaklarım yanıyor hissediyorum, bırakamam ya oğlum ne olur sus annem bak şak şak el çırpıyorum bak hop hop hopluyorum bak ne güzel laylaylay.... vs vs" yok fayda etmedi. O anlarda aynaya baksam kesin böyle olduğumu düşünüyorum..
Oğlum o andan itibaren susmadı, anneliğim her zaman olduğu ve bundan sonra da olacağı gibi ağır bastı " oyyy kurban olduğuuum seni hiç bir Leslie ye, vereceğim 20 kiloya, dünyalara değişmem deyiverdim ve 36. dakikada Leslie ile vedalaştım :) Kendileri 10 kilo olmasa kanguruyu deneyeceğim ama fıtık olmaktan korkuyorum, denemeye cesaretim yok.
Aşağıdaki foto temmuz da çekildi.. Şuan bunun iki katı oğlum ve sırt dayanmıyor kanguruda...
Hiç yoktan iyidir dimi? Tamamlayamamış olsam da 20 dakikadan 36 dakikaya çıkarabildim hem de tıkanmadan..
İnşallah kilo vermemi hızlandırır, sarkmamı engeller, biraz kilo verince platese başlamayı düşünüyorum ama şuan imkansız.. Hem iş hem ev hem Efekan.. Bu arada seneye mükemmel geçecek bir yaz tatili kazanmama tam 7 kilo kaldı. Yılbaşına da 2,5 ay.. Umarım 2,5 ayda gider şu 7 kilo da Volkan'la girdiğim iddiayı kazanırım..
Gelişmeleri yine yazarım..
Sevgiler...
4 Ekim 2013 Cuma
Değişken Ruh Efekan!
Oğlum Efekan her gün huy değiştirmeye başladı. Akşam 10 da yatağına koyduğum zaman kendiliğinden uyuyan oğlum gece 12-1 hala ayakta. Ne sallamayla teslim oluyor uykuya ne de pusetle evin içinde tur atmamıza kanıyor..
Dün çaresiz kaldım ve oğlumu annemle eşime bırakıp 12 de uyumak zorunda kaldım.
Büyüdükçe zorlaşıyormuş meğer, en rahat günler ilk 40 gün hatta ilk 3 aymış. Henüz diş problemimiz de yok. Maksimum salya fazla akıyor o kadar. Dişten kaynaklanan ateş söz konusu bile değilken bu kadar uykusuz olan çocuk diş çıkarırken nasıl olacak acayip merak ediyorum. Doğduğundan beri hep ışıkta ve gürültüde uyurdu kendi kendine. Sessizliğe, karanlığa alışmadı. Ama artık salonda uyuduğunda çıt sesine uyanıyor. uykuları 15-20 dakikadan ibaret.
Hamileyken uyu uyuyabildiğin kadar derlerdi ama o zamanda geceleri o koca karınla uyumak işkenceydi. Ne hamilelikte ne de anne olunca uyunmuyormuş. Şikayetçi miyim? Asla...
Ama uykusuzluktan dolayı aksileşen, ağlayan, gözünden uyku aksa da uykuya teslim olamayan, ciyak ciyak ağlayan oğluma üzülüyorum çok üzülüyorum...
Çalışan anne olarak erken uyuyan oğlumdan sonra biraz kendi şahsi işlerimi halledip hemen uyuyabilme özlemi içindeyim.
Umarım düzelir, akşam 9 da uyuyup sabah 7-8 de kalkan bir çocuk olur.
Diğer bir problem ise kucak problemi... Oyun halısı, sallanan koltuk, mama sandalyesi, hiç birinde 10 dakikadan fazla oturamıyor. Kucakta olacak, kucakta oturmasını geçtim, kucağında olduğu kişi ayakta dolanacak.
Belim buna dayanmıyor maalesef. Bütün gün oğlumun özlemiyle yanıp tutuşurken akşamları sırf bu huyu yüzünden babasının kucağındaki oğluma özlemle bakıyorum.
Biraz araştıracağım bu huyları nasıl düzelir?
Biz alıştırmadık inanın, kendiliğinden huy değiştirmeye başladı... Ve bunun bir çözümü olmalı, bu böyle gitmez.. Yatır kaldır yöntemi için doğru vakit sanırım...
Bilen varsa lütfen akıl versin..
Sevgiler..
Dün çaresiz kaldım ve oğlumu annemle eşime bırakıp 12 de uyumak zorunda kaldım.
Büyüdükçe zorlaşıyormuş meğer, en rahat günler ilk 40 gün hatta ilk 3 aymış. Henüz diş problemimiz de yok. Maksimum salya fazla akıyor o kadar. Dişten kaynaklanan ateş söz konusu bile değilken bu kadar uykusuz olan çocuk diş çıkarırken nasıl olacak acayip merak ediyorum. Doğduğundan beri hep ışıkta ve gürültüde uyurdu kendi kendine. Sessizliğe, karanlığa alışmadı. Ama artık salonda uyuduğunda çıt sesine uyanıyor. uykuları 15-20 dakikadan ibaret.
Hamileyken uyu uyuyabildiğin kadar derlerdi ama o zamanda geceleri o koca karınla uyumak işkenceydi. Ne hamilelikte ne de anne olunca uyunmuyormuş. Şikayetçi miyim? Asla...
Ama uykusuzluktan dolayı aksileşen, ağlayan, gözünden uyku aksa da uykuya teslim olamayan, ciyak ciyak ağlayan oğluma üzülüyorum çok üzülüyorum...
Çalışan anne olarak erken uyuyan oğlumdan sonra biraz kendi şahsi işlerimi halledip hemen uyuyabilme özlemi içindeyim.
Umarım düzelir, akşam 9 da uyuyup sabah 7-8 de kalkan bir çocuk olur.
Diğer bir problem ise kucak problemi... Oyun halısı, sallanan koltuk, mama sandalyesi, hiç birinde 10 dakikadan fazla oturamıyor. Kucakta olacak, kucakta oturmasını geçtim, kucağında olduğu kişi ayakta dolanacak.
Belim buna dayanmıyor maalesef. Bütün gün oğlumun özlemiyle yanıp tutuşurken akşamları sırf bu huyu yüzünden babasının kucağındaki oğluma özlemle bakıyorum.
Biraz araştıracağım bu huyları nasıl düzelir?
Biz alıştırmadık inanın, kendiliğinden huy değiştirmeye başladı... Ve bunun bir çözümü olmalı, bu böyle gitmez.. Yatır kaldır yöntemi için doğru vakit sanırım...
Bilen varsa lütfen akıl versin..
Sevgiler..
2 Ekim 2013 Çarşamba
Anne olmak nice kabiliyet yükler kadına..
Bugün biriyle tanıştım.. Instagram ve facebookta " Dukandiyetisiparisleri"..
O kadar güzel sohbet ettik ki kendimi " iyi ki dukana başlamışım da , iyi ki çok yoğunmuşum da, iyi ki tarifleri uygulayamıyormuşum da ve iyi ki tatlıya düşkünmüşüm de seni tanımışım" derken buldum..
Blogumu söyledim ona, girip okudu ve bana yaz dedi, güzel yazıyorsun dedi.
Cevap olarak " Anne olmak insana yeni kabiliyetler yüklüyor" deyiverdim. Ve üzerine düşündüm.
Bu yazımı başta Efekana sonra da Dukancan'ım Pınar'a armağan ediyorum.
Anne olmak bana ne gibi kabiliyetler kazandırdı.
Neler mi?
Anne olmak, uykusuz insan olabilmeyi ve bu konuda ne kadar başarılı olduğumu öğretti bana. İlk 40 gün 2 saatte bir uyanarak bir yavrunun sorumluluğunu üstüne %100 alabilmeyi ve onu beslemenin uykudan yemekten, yıkanmaktan, güzellikten, kendine bakmaktan çok daha önemli olduğunu öğretti. Bakımsız da güzel olmayı becerebilmek kabiliyetti ve ben bu kabiliyeti edinmiştim.
Anne olmak dilini anlamadığın halde bir bebeği nasıl susturacağını öğretti bana, konuşmadan anlaşabilmeyi, bakışlarla karşındakinin ne demek istediğini anlayabilmeyi..
Anne olmak, birini karşılıksız sevmeyi öğretti bana. Hayatım boyunca ailem ve eşim dışında çıkarım olmayan insanlarla pek kontak kurmaz, görmesem de konuşmasam da olur mantığında yaşayan bir insandım. Ama şimdi herkesin bir anne-baba evladını olduğunu düşünerek çıkarım olmasa da insanlara yardım etme arzusu içine girdim.
Sevap toplama derdindeyim işin doğrusu sevaplarım sadece oğlum Efekan için. Efekan için daha iyi bir insan olmak, yanlış yapmamak ve günah işlememek peşindeyim. İnanırım çünkü anne babanın hatalarının ceremesini çocuğun çektiğine. Bir günahın illa ki günün birinde kendinden olmasa da evladından çıkacağına..
Anne olmak beni iyi yaptı.
Pozitif olmak - olabilmek de bir kabiliyet bence, ben pozitif olma hayata güzel bakabilme telaşındayım son zamanlarda bu kabiliyeti de edinmek lazım eğer anneysen, ebeveynsen...
İradeli olmak da bir kabiliyet sırf oğlumla kaliteli yıllar geçireyim diye iradeli olma derdindeyim. Onunla rahat oynayabilme, yanında anneannesi değil de annesi hatta ablası gibi görünebilme, o genç bir delikanlı olduğunda beni koluna takıp sokağa çıkma zevkini yaşatmak istiyorum ona.. Uzun siyah etekli bol tunikli bir anne olmak istemiyorum yanında...
Anne olmak yazma kabiliyetimi de geliştirdi.
Artık duygu ve düşüncelerimi anında yazıya dökebiliyorum bunu yaparken zorunluluk gibi hissetmiyorum, oğluma bırakabileceğim yegane hatıralardan birinin annesinin yaşadıkları, düşünceleri, kendisine olan sevgisini cümle aleme anlattığı bu blog olsun istiyorum..
Anne olmak değiştirir dünyayı, değiştirir sevgiye bakış açısını, çocukluktan çıkarır seni kocaman olgun bir insan yapar, bir bebeğin sorumluluğu dünyaya karşı dimdik durmanı sağlar..
Anne olmak insana yığınla kabiliyet yükler.. Sebze çorbasını yağsız tuzsuz yapabilmeyi, bin bir şaklabanlıkla o çorbayı ona içirebilmeyi, bakışından kaka yaptığını anlayabilmeyi, en ufak bir tehlike anında ona mukayyet olabilmeyi onu bütün risklerden koruyabilecek cesarete sahip olmayı, ninni söylerken ses tonu ve öpüşlerinle çıkan diş ağrısını azaltabilmeyi gerektirir.
Annelik ciddi bir iştir.. Her kadın doğuştan bu özelliklere, kabiliyetlere sahiptir.
Bu kabiliyetlerin açığa çıkması, sadece mini mini bir kalbin içinizde atması , 9 aylık hamilelik serüveninden sonra onu kucağınıza almaya bakar..
5 aylık anne olarak yüklendiğim, edindiğim kabiliyetler bu kadar..
Efekan'ım büyüdükçe başka edindiğim kabiliyetleri de sizlerle paylaşacağım..
Sevgiler
O kadar güzel sohbet ettik ki kendimi " iyi ki dukana başlamışım da , iyi ki çok yoğunmuşum da, iyi ki tarifleri uygulayamıyormuşum da ve iyi ki tatlıya düşkünmüşüm de seni tanımışım" derken buldum..
Blogumu söyledim ona, girip okudu ve bana yaz dedi, güzel yazıyorsun dedi.
Cevap olarak " Anne olmak insana yeni kabiliyetler yüklüyor" deyiverdim. Ve üzerine düşündüm.
Bu yazımı başta Efekana sonra da Dukancan'ım Pınar'a armağan ediyorum.
Anne olmak bana ne gibi kabiliyetler kazandırdı.
Neler mi?
Anne olmak, uykusuz insan olabilmeyi ve bu konuda ne kadar başarılı olduğumu öğretti bana. İlk 40 gün 2 saatte bir uyanarak bir yavrunun sorumluluğunu üstüne %100 alabilmeyi ve onu beslemenin uykudan yemekten, yıkanmaktan, güzellikten, kendine bakmaktan çok daha önemli olduğunu öğretti. Bakımsız da güzel olmayı becerebilmek kabiliyetti ve ben bu kabiliyeti edinmiştim.
Anne olmak dilini anlamadığın halde bir bebeği nasıl susturacağını öğretti bana, konuşmadan anlaşabilmeyi, bakışlarla karşındakinin ne demek istediğini anlayabilmeyi..
Anne olmak, birini karşılıksız sevmeyi öğretti bana. Hayatım boyunca ailem ve eşim dışında çıkarım olmayan insanlarla pek kontak kurmaz, görmesem de konuşmasam da olur mantığında yaşayan bir insandım. Ama şimdi herkesin bir anne-baba evladını olduğunu düşünerek çıkarım olmasa da insanlara yardım etme arzusu içine girdim.
Sevap toplama derdindeyim işin doğrusu sevaplarım sadece oğlum Efekan için. Efekan için daha iyi bir insan olmak, yanlış yapmamak ve günah işlememek peşindeyim. İnanırım çünkü anne babanın hatalarının ceremesini çocuğun çektiğine. Bir günahın illa ki günün birinde kendinden olmasa da evladından çıkacağına..
Anne olmak beni iyi yaptı.
Pozitif olmak - olabilmek de bir kabiliyet bence, ben pozitif olma hayata güzel bakabilme telaşındayım son zamanlarda bu kabiliyeti de edinmek lazım eğer anneysen, ebeveynsen...
İradeli olmak da bir kabiliyet sırf oğlumla kaliteli yıllar geçireyim diye iradeli olma derdindeyim. Onunla rahat oynayabilme, yanında anneannesi değil de annesi hatta ablası gibi görünebilme, o genç bir delikanlı olduğunda beni koluna takıp sokağa çıkma zevkini yaşatmak istiyorum ona.. Uzun siyah etekli bol tunikli bir anne olmak istemiyorum yanında...
Anne olmak yazma kabiliyetimi de geliştirdi.
Artık duygu ve düşüncelerimi anında yazıya dökebiliyorum bunu yaparken zorunluluk gibi hissetmiyorum, oğluma bırakabileceğim yegane hatıralardan birinin annesinin yaşadıkları, düşünceleri, kendisine olan sevgisini cümle aleme anlattığı bu blog olsun istiyorum..
Anne olmak değiştirir dünyayı, değiştirir sevgiye bakış açısını, çocukluktan çıkarır seni kocaman olgun bir insan yapar, bir bebeğin sorumluluğu dünyaya karşı dimdik durmanı sağlar..
Anne olmak insana yığınla kabiliyet yükler.. Sebze çorbasını yağsız tuzsuz yapabilmeyi, bin bir şaklabanlıkla o çorbayı ona içirebilmeyi, bakışından kaka yaptığını anlayabilmeyi, en ufak bir tehlike anında ona mukayyet olabilmeyi onu bütün risklerden koruyabilecek cesarete sahip olmayı, ninni söylerken ses tonu ve öpüşlerinle çıkan diş ağrısını azaltabilmeyi gerektirir.
Annelik ciddi bir iştir.. Her kadın doğuştan bu özelliklere, kabiliyetlere sahiptir.
Bu kabiliyetlerin açığa çıkması, sadece mini mini bir kalbin içinizde atması , 9 aylık hamilelik serüveninden sonra onu kucağınıza almaya bakar..
5 aylık anne olarak yüklendiğim, edindiğim kabiliyetler bu kadar..
Efekan'ım büyüdükçe başka edindiğim kabiliyetleri de sizlerle paylaşacağım..
Sevgiler
Bekle bizi anne biz geliyoruz!!!
Kışın gelmesi ve annemin karşı dairesinin boşalması ile taşınma kararı almış bulunuyoruz. Henüz 15 aylık ev kadını ve 5 aylık tecrübesiz bir anne olarak nasıl taşınacağım bu yükün altından nasıl kalkacağım kara kara düşünmeye başladım.
En önemli nokta kontrat bitmeden evden çıkacağımız için ev sahibi Şubat ayına kadar olan kirayı talep edecek mi, etmeyecek mi? Sevgili eşimi çok seven, benden nefrettt eden yaşlı cadı ev sahibimiz bizden bunu talep etmedi, oh baya bir rahatladık. Beni neden sevmediğine gelince kadın tam bir cadoloz, kara dersin ak der, su soğuk akıyor dersin oyy elim yandı der, evlendiğimizin ertesi günü sabah 9 da arayıp hanım kızımız nasıl diye eşime sormuş bir insan olarak hiç bir zaman sıcak ve yalaka davranmadım kendilerine.. Aksine tersledim, zırt pırt aşağı bize inip evde ne yapıyoruz diye meraklanmasının önünü güzelce kestim. Sonuç eşimi kara oğlum diye sevip bağrına basarken benden nefret etti. Ama bu evime zırt pırt inmesine karşı aldığım en akıllıca önlemdi.
Taşınacağımız daire Ekim sonu boşaltacakmış, bizde Ekim sonu hemen şipşak geçmeyi planlıyoruz.
Taşınmalarda bir kaç önemli husus var ki tecrübe edip öğreneceğim günler yakındır..
3 kafe açacak kadar bardak sahibi olan bir hanım için taşınırken en elzem ihtiyaç KOLİ.
Ben nereden bulacağım o kadar koliyi..
Evlenirken çeyizini çalıştığı için Limango, Markafoni ve diğer online alışveriş sitelerinden tamamlamış biri olarak bilmeden alınan 3 set tencere takımı 678 adet çay bardağı, Paşabahçe'nin toptan bölümünden tane ile çok pahalıya geliyor diye toptan aldığım -çeyizime dokunarak aldığım ilk ve tek şey- 24 adet balon / devasa şarap kadehlerim.. Ben sizi neye sığdırıp da sapa sağlam yeni eve taşıyacağım?
Çeyiz hazırlıkları döneminde Limango'da yatak örtülerinde indirim var diye 4 adet aldığım yatak örtüsü kullanılmadan hatta poşetinden çıkmadan yatak odamdaki bazamın altından duruyor.. Aldığım zaman şirketteki tecrübeli/evli arkadaşlarım dalga geçmişti.. Tecrübesizlik bu olsa gerek.. Bir de sadece bir kere kullandığım annemin taa Eminönü'nden üşenmeyip taşıdığı gelin yatağı yatak örtüm var en pullusundan boncuklusundan fırfırlısından ve dantellisinden, o büyük boy koliye bile sığmaz bence, ama deneyip göreceğiz. Ben katlayınca eminim sığmayacağından ama annemden ümitliyim o katladığı zaman en kocaman şeyler bile ufalıyor. Nevresimleri bile öyle bir katlıyor ki tam çekmece eninde boyunda.. Ben 8 kere deniyorum yine olmuyor, olmuyor.
Bu gibi özelliklerin her insana doğuştan yüklendiği genç kızlık dönemlerinde saklı kaldığı ama evlenince hoop bir anda ortaya çıktığına inanırdım. Ne de olsa ev kadını ve anne demek temiz, tertipli, becerikli demekti benim gözümde.. Yok değilmiş... içimde saklı sandığım, evlenince çıkacağına inandığım temizlik, tertiplilik, beceriklilik, güzel bavul yapma ve güzel çarşaf katlama özellikleri meğerse benim hamurumda yokmuş! Oğlumun badilerini bile güzel katlayamayan ben nasıl nevresimleri güzel katlayıp minnacık çekmecelere annem gibi sığdırabilirim ki?
Bir de benim annem gibi bir anneniz varsa eksiksiz evlenirsiniz.. 12 kişilik misafir yemek takımı harici 2 set daha 12 kişilik yemek takımım var ve bunların su takımları da mevcut tabi. Evlenir evlenmez hamile kalan bir kadın olarak evimde 12 kişilik yemekler verip arkadaşlarıma o 24 adet balon şarap kadehlerinde şarap ikram etme hayallerim şimdi çok uzakta.. Kendimize yemek pişirecek dahi vaktim yok!...
1 senede taşınacağımı bilsem bu kadar alışveriş yapar mıydım bilmiyorum.. Yapmazdım herhalde..
TV ünitemizin yanında duran şuan içinde 12 kişilik bardak takımlarımın yer aldığı vitrinimize kocamın hayalindeki gibi güzel biblolar ve fotoğraflarımızın olduğu çerçeveleri koyardım..
Sanırım bir çok şeyimi atacağım. Evim resmen toplama ev oldu. Yeniler harici anneciğimin yazlık evindeki anca mevlütlede kullanabileceğim 12 kişilik bir başka bardak takımım daha var, onlar yolcu, ayrıca eşimin bekar evinden gelen tabakları da bağlasalar tutmam. Verecek kimseyi bulamazsam bir tavernaya bağışlamayı düşünüyorum.
Ayrılması zor olacak ama kitaplarımla da ilişkimi keseceğim. Atmaya kıyamadığım üniversite de tonla para döktüğüm edebiyat kitaplarımla da vedalaşma vaktidir. Zira yeni evimde onları koyacak yerim yok.
Şimdilik planlar böyle, oğlum Efekan için sadece bu taşınmayı ve çok sevdiğim annemin atmicaksın!! dediği bardakları atmayı göze alıyorum :) Bu soğukta onu sıcacık yatağından çıkarıp 15 dakikalık mesafedeki anneme bırakmamız manevi işkence olacak bize. Şimdi kapıdan hoop paket teslim edilecek ve işe geleceğim.
Herşey Efekan için! Sağol oğlum sayende yükçe hafifleyeceğiz...
iyi ki varsın... :)
En önemli nokta kontrat bitmeden evden çıkacağımız için ev sahibi Şubat ayına kadar olan kirayı talep edecek mi, etmeyecek mi? Sevgili eşimi çok seven, benden nefrettt eden yaşlı cadı ev sahibimiz bizden bunu talep etmedi, oh baya bir rahatladık. Beni neden sevmediğine gelince kadın tam bir cadoloz, kara dersin ak der, su soğuk akıyor dersin oyy elim yandı der, evlendiğimizin ertesi günü sabah 9 da arayıp hanım kızımız nasıl diye eşime sormuş bir insan olarak hiç bir zaman sıcak ve yalaka davranmadım kendilerine.. Aksine tersledim, zırt pırt aşağı bize inip evde ne yapıyoruz diye meraklanmasının önünü güzelce kestim. Sonuç eşimi kara oğlum diye sevip bağrına basarken benden nefret etti. Ama bu evime zırt pırt inmesine karşı aldığım en akıllıca önlemdi.
Taşınacağımız daire Ekim sonu boşaltacakmış, bizde Ekim sonu hemen şipşak geçmeyi planlıyoruz.
Taşınmalarda bir kaç önemli husus var ki tecrübe edip öğreneceğim günler yakındır..
3 kafe açacak kadar bardak sahibi olan bir hanım için taşınırken en elzem ihtiyaç KOLİ.
Ben nereden bulacağım o kadar koliyi..
Evlenirken çeyizini çalıştığı için Limango, Markafoni ve diğer online alışveriş sitelerinden tamamlamış biri olarak bilmeden alınan 3 set tencere takımı 678 adet çay bardağı, Paşabahçe'nin toptan bölümünden tane ile çok pahalıya geliyor diye toptan aldığım -çeyizime dokunarak aldığım ilk ve tek şey- 24 adet balon / devasa şarap kadehlerim.. Ben sizi neye sığdırıp da sapa sağlam yeni eve taşıyacağım?
Çeyiz hazırlıkları döneminde Limango'da yatak örtülerinde indirim var diye 4 adet aldığım yatak örtüsü kullanılmadan hatta poşetinden çıkmadan yatak odamdaki bazamın altından duruyor.. Aldığım zaman şirketteki tecrübeli/evli arkadaşlarım dalga geçmişti.. Tecrübesizlik bu olsa gerek.. Bir de sadece bir kere kullandığım annemin taa Eminönü'nden üşenmeyip taşıdığı gelin yatağı yatak örtüm var en pullusundan boncuklusundan fırfırlısından ve dantellisinden, o büyük boy koliye bile sığmaz bence, ama deneyip göreceğiz. Ben katlayınca eminim sığmayacağından ama annemden ümitliyim o katladığı zaman en kocaman şeyler bile ufalıyor. Nevresimleri bile öyle bir katlıyor ki tam çekmece eninde boyunda.. Ben 8 kere deniyorum yine olmuyor, olmuyor.
Bu gibi özelliklerin her insana doğuştan yüklendiği genç kızlık dönemlerinde saklı kaldığı ama evlenince hoop bir anda ortaya çıktığına inanırdım. Ne de olsa ev kadını ve anne demek temiz, tertipli, becerikli demekti benim gözümde.. Yok değilmiş... içimde saklı sandığım, evlenince çıkacağına inandığım temizlik, tertiplilik, beceriklilik, güzel bavul yapma ve güzel çarşaf katlama özellikleri meğerse benim hamurumda yokmuş! Oğlumun badilerini bile güzel katlayamayan ben nasıl nevresimleri güzel katlayıp minnacık çekmecelere annem gibi sığdırabilirim ki?
Bir de benim annem gibi bir anneniz varsa eksiksiz evlenirsiniz.. 12 kişilik misafir yemek takımı harici 2 set daha 12 kişilik yemek takımım var ve bunların su takımları da mevcut tabi. Evlenir evlenmez hamile kalan bir kadın olarak evimde 12 kişilik yemekler verip arkadaşlarıma o 24 adet balon şarap kadehlerinde şarap ikram etme hayallerim şimdi çok uzakta.. Kendimize yemek pişirecek dahi vaktim yok!...
1 senede taşınacağımı bilsem bu kadar alışveriş yapar mıydım bilmiyorum.. Yapmazdım herhalde..
TV ünitemizin yanında duran şuan içinde 12 kişilik bardak takımlarımın yer aldığı vitrinimize kocamın hayalindeki gibi güzel biblolar ve fotoğraflarımızın olduğu çerçeveleri koyardım..
Sanırım bir çok şeyimi atacağım. Evim resmen toplama ev oldu. Yeniler harici anneciğimin yazlık evindeki anca mevlütlede kullanabileceğim 12 kişilik bir başka bardak takımım daha var, onlar yolcu, ayrıca eşimin bekar evinden gelen tabakları da bağlasalar tutmam. Verecek kimseyi bulamazsam bir tavernaya bağışlamayı düşünüyorum.
Ayrılması zor olacak ama kitaplarımla da ilişkimi keseceğim. Atmaya kıyamadığım üniversite de tonla para döktüğüm edebiyat kitaplarımla da vedalaşma vaktidir. Zira yeni evimde onları koyacak yerim yok.
Şimdilik planlar böyle, oğlum Efekan için sadece bu taşınmayı ve çok sevdiğim annemin atmicaksın!! dediği bardakları atmayı göze alıyorum :) Bu soğukta onu sıcacık yatağından çıkarıp 15 dakikalık mesafedeki anneme bırakmamız manevi işkence olacak bize. Şimdi kapıdan hoop paket teslim edilecek ve işe geleceğim.
Herşey Efekan için! Sağol oğlum sayende yükçe hafifleyeceğiz...
iyi ki varsın... :)
1 Ekim 2013 Salı
Teşekkür ederim! Sizi seviyorum..
Hayatımda o kadar az kullanmışımdır ki " Teşekkür Ederim" ve " Seni seviyorum" cümlelerini..
Yaş kemale erince, çevremdeki insanların benim için yaptıkları önemli ve güzel şeyler adına bu zaman kadar onlara teşekkür etmediğimi ve onları ne kadar çok sevdiğimi belirtmediğimi farkettim.
Aşağıdaki liste benim için en kıymetli insanlardan oluşuyor. Geç gelen ama zararın neresinden dönsen kardır ana fikri ile bu yazımı yazma isteği duydum bir anda..
Meğer ben ne mutlu, ne zengin bir insanmışım...
1- Annem: Annecim, bana can verdiğin için, şu zamana kadar beni herkesten çok düşündüğün için, hep iyiliğimi istediğin için, hastalığımda uyumayıp başımda beklediğin için, zor şartlarda olsa da beni en iyi okullarda okutma çabaların için, büyüyüp genç kız olurken kilo vermem için döktüğün paralar için, evlenirken her şeyimi 4 4 lük eksiksiz tamamladığın ve beni evinden uğurlarken döktüğün göz yaşları için, hamileliğim boyunca rahatımı ve konforumu sağladığın, doğumumda beni herkesten çok merak edip 40 gün yanı başımdan ayrılmadığın için hala evimin temizliği, yemeğim, çamaşırım ve Efekan'ın uyku düzeni için adıma endişelendiğin ve üzerimden sorumluluğu almaya çalıştığın için, seni aramasam da sürekli beni aradığın ve canımdan değerli oğlum Efekan'a benden daha iyi baktığın için ve her şeyden öte annem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!ANNECİM...
2- Babam: Babacım, bana can verdiğin için, hastalanınca başımda beklediğin için, ufakken bir dediğimi iki etmediğin için, karşıdan karşıya geçerken hala 27 yaşında olmama rağmen endişelendiğin için, yağmur yağacağı zamanlar önceden telaşlanıp beni arayıp dikkat etmemi söylediğin için, hala bana koca bebek gibi davrandığın için, iştah konusunda ve kilo konusunda bütün genlerini bana aktardığın için, çocukken beni her pazar hayvanat bahçesine ve parka götürdüğün için, ta Avcılar'dan üşenmeyip beni görmeye geldiğin için, bana asla YOK demediğin için her şeyden öte babam olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
3- Abim: Ufakken sandviççiye gittiğimizde kendine almayıp ben istiyorum diye en pahalı sandviçi bana aldığın için, arkadaşlarınla sokağa çıkacağın zaman benden kaçıp bana sizi kovalama zevkini yaşattığın için, eve arkadaşın geldiğinde beni odadan kovarak kapı dinleme yetimi ve araştırmacı ruhumu geliştirdiğin için, abiye duyulan güven ve sırtını yaslayacağın bir abiye sahip olma hissini bana yaşattığın için, hayatımıza Ebru gibi bir insanın girmesine vesile olduğun için, Ebru ile birlikte Ali Turan'ı yaptığınız için her şeyden öte abim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİm! SENİ SEVİYORUM!
4- Kocam: Kocacım, peşinden koştuğum zamanlarda bana yılmamayı, azmin sonunda zafer olduğunu öğrettiğin için, varlığı, yokluğu seninle tatmama izin verdiğin için, birini çok sevince ve onun uğruna yılmadan savaş verdiğinde onu elde edebileceğimi gösterdiğin için, saygıyı, sabrı, aşkı, heyecanı, umutsuzluğu, mutluluğu seninle yaşamama izin verdiğin için, hayatımın en güzel günlerine mesela düğün ve Efekan'ın doğumu vs. vesile olduğun için, benimle aynı evi, yastığı paylaştığın için, yoktan var ettiğin, kin tutmadığın, benden vazgeçemediğin, dırdırıma tribime dayandığın için, bundan sonraki hayatını benle geçirmeye razı olduğun için, Efekan'ı hayatıma getirdiğin için, her şeyden öte kocam, eşim, dostum, hayat arkadaşım olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
5- Oğlum: Efekan'ım hayatıma geldiğin, beni olgunlaştırdığın, beni anne yaptığın, beni üzmeden uyuduğun, kaka yaptığın, mamanı bitirdiğin, gözlerime anlamlı ve beni seviyormuş gibi baktığın arada ağlarken Anneeeğiiiii diye bağırdığın, beni heyecanlandırdığın ve kimseyi özlemediğim kadar kendini özlettiğin için her şeyden öte oğlum olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
6- Anneannem & Gül: En çılgın ergenlik dönemlerimde size karşı yaptığım saygısızlıklara karşı hala yüzüme baktığınız için, bana en zor zamanlarımda evinizi açtığınız için, ailenin büyükleri olarak iyi günde ve kötü günde her zaman dimdik ayakta kalıp hepimize destek olduğunuz için, herkesin üzüntüsünde üzüldüğünüz ve herkesin mutluluğunda mutlu olduğunuz için, beni büyüttüğünüz için, aynı beni büyüttüğünüz gibi Efekan'a ilgi gösterdiğiniz için her şeyden öte anneannem ve Gül'ÜM olduğunuz için TEŞEKKÜR EDERİM! SİZİ SEVİYORUM!
8- Ali Turan: Yeğenim benim.. Doğumunda bana yaşattığın tarifsiz duygular için, halalığın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrettiğin için, senden her hala kelimesini duyduğumda beni gülümsettiğin için, gangam style dansının inceliklerini bize gösterdiğin için, 2 yaş sendromu hakkında fikir edinmemizi sağladığın için, çok güzel koktuğun ve beni gerçekten sevdiğin için her şeyden öte yeğenim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
7- Ebuş: Benim minik annem olduğun için, her üzüntümde kötü günümde yanımda olduğun için, o çeneni buruşturarak beni sezeryana gönderirken ağlayanlardan biri olduğun için, ufakken hiç bir şeyi benden esirgemediğin için, beni çocukken Friday's e ve sinemalara götürdüğün için, kimse 12 yaşında yeğenini davet edildiği yılbaşına partisine götürmezken sen götürdüğün için, anne evinden beni alıp Bostancı'da ki kendi evine götürürken Caddebostan Migros'a girip ban abur cubur aldığın, seviyorum diye bana meyve kokteylleri yaptığın için, beni hiç bir zaman çocuk görmeyip ufacık yaşımda benimle dertleştiğin için, her yeni bir şey aldığında yada bir yere gittiğinde bana anlatıp benimle paylaştığın için, gülen gözlerin için, cıvıl cıvıl sesini hayatıma kattığın için, Gökalp abi ile Yiğit'i dünyaya getirdiğin için her şeyden öte teyzem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
8- Yiğit: İlk göz ağrım, 18 yaşındayken bana annelik duygularını yaşattığın için, beni hep güldürdüğün için, bebekken göğsümde uyuduğun zaman bana hissettirdiğin huzur için, ilk adımlarında duyduğum heyecan, ilk konuştuğunda her şeye ECE dediğin için, hala çağırdığımda gelip kucağıma oturduğun ve bana kendini öptürdüğün için her şeyden öte kuzenim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
9. Gökalp Abi: Enişte, verdiğin akıllar için, cömert ve paylaşımcı olduğun için, teknolojiye karşı içindeki ufak çocukla yeni şeyler keşfettiğinde bize heyecanla anlattığın ve yeni şeyleri, yeni çıkan telefonları yada aparatları sayende öğrendiğimiz için, ikram ettiğin alkoller, senelerdir bize baba yarılığı / amcalık yaptığın için, Ebuş ile evlenip hayatımıza Yiğit'i kattığın için her şeyden öte Eniştem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
10- Ebru: Yengem, abimle tanışıp ona aşık olduğun için, tanıştığımızdan beri bana ablalık yaptığın için, düşünmeden her sorunumu derdimi paylaşabilecek kadar bana güven verdiğin için, durumlar karşısındaki soğuk kanlılığın, olgunluğun ve sır saklama başarın için, yeğenimi 9 ay boyunca karnında taşıyıp sapa sağlam dünyaya getirdiğin ve beni hala yaptığın için, yeğenimi çok iyi yetiştirip her şeyi erkenden sabırla öğretip onu ince ince işlediğin için, yorulmadığın için, yılmadığın için, ailemizi sevdiğin için her şeyden öte yengem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM.
Sanırım biraz rahatladım.. Hayatımdaki en yakınlarım.. Uzun zamandır içimde olan düşündüklerim.. Arada insanın içini boşaltması ve sevdiklerine "Seni Seviyorum" diyebilmesi ne kadar önemli...
Geç olmadan siz de paylaşın derim...
Sevgiler...
Yaş kemale erince, çevremdeki insanların benim için yaptıkları önemli ve güzel şeyler adına bu zaman kadar onlara teşekkür etmediğimi ve onları ne kadar çok sevdiğimi belirtmediğimi farkettim.
Aşağıdaki liste benim için en kıymetli insanlardan oluşuyor. Geç gelen ama zararın neresinden dönsen kardır ana fikri ile bu yazımı yazma isteği duydum bir anda..
Meğer ben ne mutlu, ne zengin bir insanmışım...
1- Annem: Annecim, bana can verdiğin için, şu zamana kadar beni herkesten çok düşündüğün için, hep iyiliğimi istediğin için, hastalığımda uyumayıp başımda beklediğin için, zor şartlarda olsa da beni en iyi okullarda okutma çabaların için, büyüyüp genç kız olurken kilo vermem için döktüğün paralar için, evlenirken her şeyimi 4 4 lük eksiksiz tamamladığın ve beni evinden uğurlarken döktüğün göz yaşları için, hamileliğim boyunca rahatımı ve konforumu sağladığın, doğumumda beni herkesten çok merak edip 40 gün yanı başımdan ayrılmadığın için hala evimin temizliği, yemeğim, çamaşırım ve Efekan'ın uyku düzeni için adıma endişelendiğin ve üzerimden sorumluluğu almaya çalıştığın için, seni aramasam da sürekli beni aradığın ve canımdan değerli oğlum Efekan'a benden daha iyi baktığın için ve her şeyden öte annem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!ANNECİM...
2- Babam: Babacım, bana can verdiğin için, hastalanınca başımda beklediğin için, ufakken bir dediğimi iki etmediğin için, karşıdan karşıya geçerken hala 27 yaşında olmama rağmen endişelendiğin için, yağmur yağacağı zamanlar önceden telaşlanıp beni arayıp dikkat etmemi söylediğin için, hala bana koca bebek gibi davrandığın için, iştah konusunda ve kilo konusunda bütün genlerini bana aktardığın için, çocukken beni her pazar hayvanat bahçesine ve parka götürdüğün için, ta Avcılar'dan üşenmeyip beni görmeye geldiğin için, bana asla YOK demediğin için her şeyden öte babam olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
3- Abim: Ufakken sandviççiye gittiğimizde kendine almayıp ben istiyorum diye en pahalı sandviçi bana aldığın için, arkadaşlarınla sokağa çıkacağın zaman benden kaçıp bana sizi kovalama zevkini yaşattığın için, eve arkadaşın geldiğinde beni odadan kovarak kapı dinleme yetimi ve araştırmacı ruhumu geliştirdiğin için, abiye duyulan güven ve sırtını yaslayacağın bir abiye sahip olma hissini bana yaşattığın için, hayatımıza Ebru gibi bir insanın girmesine vesile olduğun için, Ebru ile birlikte Ali Turan'ı yaptığınız için her şeyden öte abim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİm! SENİ SEVİYORUM!
4- Kocam: Kocacım, peşinden koştuğum zamanlarda bana yılmamayı, azmin sonunda zafer olduğunu öğrettiğin için, varlığı, yokluğu seninle tatmama izin verdiğin için, birini çok sevince ve onun uğruna yılmadan savaş verdiğinde onu elde edebileceğimi gösterdiğin için, saygıyı, sabrı, aşkı, heyecanı, umutsuzluğu, mutluluğu seninle yaşamama izin verdiğin için, hayatımın en güzel günlerine mesela düğün ve Efekan'ın doğumu vs. vesile olduğun için, benimle aynı evi, yastığı paylaştığın için, yoktan var ettiğin, kin tutmadığın, benden vazgeçemediğin, dırdırıma tribime dayandığın için, bundan sonraki hayatını benle geçirmeye razı olduğun için, Efekan'ı hayatıma getirdiğin için, her şeyden öte kocam, eşim, dostum, hayat arkadaşım olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
5- Oğlum: Efekan'ım hayatıma geldiğin, beni olgunlaştırdığın, beni anne yaptığın, beni üzmeden uyuduğun, kaka yaptığın, mamanı bitirdiğin, gözlerime anlamlı ve beni seviyormuş gibi baktığın arada ağlarken Anneeeğiiiii diye bağırdığın, beni heyecanlandırdığın ve kimseyi özlemediğim kadar kendini özlettiğin için her şeyden öte oğlum olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM! SENİ SEVİYORUM!
6- Anneannem & Gül: En çılgın ergenlik dönemlerimde size karşı yaptığım saygısızlıklara karşı hala yüzüme baktığınız için, bana en zor zamanlarımda evinizi açtığınız için, ailenin büyükleri olarak iyi günde ve kötü günde her zaman dimdik ayakta kalıp hepimize destek olduğunuz için, herkesin üzüntüsünde üzüldüğünüz ve herkesin mutluluğunda mutlu olduğunuz için, beni büyüttüğünüz için, aynı beni büyüttüğünüz gibi Efekan'a ilgi gösterdiğiniz için her şeyden öte anneannem ve Gül'ÜM olduğunuz için TEŞEKKÜR EDERİM! SİZİ SEVİYORUM!
8- Ali Turan: Yeğenim benim.. Doğumunda bana yaşattığın tarifsiz duygular için, halalığın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrettiğin için, senden her hala kelimesini duyduğumda beni gülümsettiğin için, gangam style dansının inceliklerini bize gösterdiğin için, 2 yaş sendromu hakkında fikir edinmemizi sağladığın için, çok güzel koktuğun ve beni gerçekten sevdiğin için her şeyden öte yeğenim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
7- Ebuş: Benim minik annem olduğun için, her üzüntümde kötü günümde yanımda olduğun için, o çeneni buruşturarak beni sezeryana gönderirken ağlayanlardan biri olduğun için, ufakken hiç bir şeyi benden esirgemediğin için, beni çocukken Friday's e ve sinemalara götürdüğün için, kimse 12 yaşında yeğenini davet edildiği yılbaşına partisine götürmezken sen götürdüğün için, anne evinden beni alıp Bostancı'da ki kendi evine götürürken Caddebostan Migros'a girip ban abur cubur aldığın, seviyorum diye bana meyve kokteylleri yaptığın için, beni hiç bir zaman çocuk görmeyip ufacık yaşımda benimle dertleştiğin için, her yeni bir şey aldığında yada bir yere gittiğinde bana anlatıp benimle paylaştığın için, gülen gözlerin için, cıvıl cıvıl sesini hayatıma kattığın için, Gökalp abi ile Yiğit'i dünyaya getirdiğin için her şeyden öte teyzem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
8- Yiğit: İlk göz ağrım, 18 yaşındayken bana annelik duygularını yaşattığın için, beni hep güldürdüğün için, bebekken göğsümde uyuduğun zaman bana hissettirdiğin huzur için, ilk adımlarında duyduğum heyecan, ilk konuştuğunda her şeye ECE dediğin için, hala çağırdığımda gelip kucağıma oturduğun ve bana kendini öptürdüğün için her şeyden öte kuzenim olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
9. Gökalp Abi: Enişte, verdiğin akıllar için, cömert ve paylaşımcı olduğun için, teknolojiye karşı içindeki ufak çocukla yeni şeyler keşfettiğinde bize heyecanla anlattığın ve yeni şeyleri, yeni çıkan telefonları yada aparatları sayende öğrendiğimiz için, ikram ettiğin alkoller, senelerdir bize baba yarılığı / amcalık yaptığın için, Ebuş ile evlenip hayatımıza Yiğit'i kattığın için her şeyden öte Eniştem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM!
10- Ebru: Yengem, abimle tanışıp ona aşık olduğun için, tanıştığımızdan beri bana ablalık yaptığın için, düşünmeden her sorunumu derdimi paylaşabilecek kadar bana güven verdiğin için, durumlar karşısındaki soğuk kanlılığın, olgunluğun ve sır saklama başarın için, yeğenimi 9 ay boyunca karnında taşıyıp sapa sağlam dünyaya getirdiğin ve beni hala yaptığın için, yeğenimi çok iyi yetiştirip her şeyi erkenden sabırla öğretip onu ince ince işlediğin için, yorulmadığın için, yılmadığın için, ailemizi sevdiğin için her şeyden öte yengem olduğun için TEŞEKKÜR EDERİM, SENİ SEVİYORUM.
Sanırım biraz rahatladım.. Hayatımdaki en yakınlarım.. Uzun zamandır içimde olan düşündüklerim.. Arada insanın içini boşaltması ve sevdiklerine "Seni Seviyorum" diyebilmesi ne kadar önemli...
Geç olmadan siz de paylaşın derim...
Sevgiler...
Cold Mix damla, Hayat kurtarıcı!
Bebeğinin burun tıkanıklığından şikayet edip açmayı beceremeyen annelere şahane bir şey tavsiye edeceğim. Oğlum Efekan 4 gündür burnundan nesef alamıyor. Genzindeki sümük/ balgam her neyse çıkaramıyordu. Serum fizyoloji, pompa ve peditüs 4 gündür elimde ama uykular haram.. Doktorumuzu aradım COLD MIX tavsiye etti.. Viks bebeklere zararlı ya , bebekler için viks tarzı mentollü damla bu. Yastığına yada pijamasının omzuna oda olmadı ağız bezine damlatıp yatağına koyuyorsunuz. Bütün gece mentol kokusu ile burnu açılıyor ve mışıl mışıl uyuyor. İki damla 4-5 saat gidiyor.. Fiyat 12,5 tl
Sevgiler..
30 Eylül 2013 Pazartesi
Dukan'lı günler
Doğuma 108 kilo girmiş biri olarak emzirmem de bittiğine göre en acilinden diyete başlamam lazımdı... Evet lazımdı ama yaşasın yemek yemek şeklinde takılan bir insan evladı olarak, ne yapabilirdim?
Hayatımda yaptığım tüm diyetleri toplasan 100 kilo alıp vermiş biri olarak klasik bir diyet uygulamak istemiyordum,sabrım yoktu o kadar..
Facebookta benimle zayıflayanlar ( Dukan olsun olmasın) sayfasını görene kadar aklıma dukan amca gelmemişti. Orda danıştığım bir kaç kişi ve yazılan yazılar araştırmalarım sonucu bir kitap edinmeye karar verdim.. Başladım okumaya tam benlik geldi..
Proteinsiz yaşayamam ben ( ki karbonhidratsız ve sebzesiz, meyvesiz de öle.. ne de olsa çok acı ama obez kategorisinde çıkıyor ölçümlerim ) tamamdır dedim. Başlayacağım.
Açık söylemek gerekirse maliyetli bir diyet.. Migrosa girip çıkman 1 haftalık sadece dukan mönüleri için 170-200 TL arası ama napalım artık Efekan'ın annesi olarak sağlıklı ve fit olmam gerekiyor.
Var mısın Ece dedim, varım dedi kalbim.. Beynime söz geçirme çabalarındayım..
O sayfadaki hanımlar bana çok yardımcı oldular, özellikle kurucusu Melis Hasırcı Tezcan'ın bloğu ( http://oncekadinsonraanne.blogspot.com/) şahane hırslandırdı beni.. Keza kilo veren hanımların koydukları önce-sonra fotoğrafları da öyle.. İlkay'ın mutfağından (http://www.ilkayindukanlezzetleri.com/) şahane yemek tarifleri öğreniyorum bir de sayfada Diyetcan Kuzusu diye bir hanım var pek bir maharetli tüm yazdığı tarifleri not ediyorum inşallah bir gün işten ve Efekan'dan vakit bulup yaparım.
Umarım başaracağım.. Başladığım kiloyu şimdilik söylemeyeceğim çünkü çok fazla ( kompleksliyim ne acı ki :).. Tahmini 25-30 kilo vermem gerek diyeyim, gerisini siz düşünün bulun ama başaracağım. Yulaf kepeğimle yaptığım ekmekler, light süt ürünlerim ve etlerimle atak bitti 4 kilo verdim bile.. Cumartesi günü düğünde yaptığım kaçamaklara rağmen.. Dukan testine göre 12.03.2014 tarihinde taş gibi olacakmışım.. Bakalım Allah yardımcım olsun.. Az bir süre denemeye değer, hem sonunda eşimle girdiğim iddia var.
Yılbaşına kadar 15 kilo verirsem seneye yaz süper bir tatil beni bekliyor..
Atak 6 gün sonunda diyete adapte oldum şuan 1 gün protein -sebze ( ps ) bir gün saf protesin ( sp) aşamasındayım ve önümde 163 gün var!
Yapar mıyım? Tabikiiiiiiiii yaparım, ben kadınım çok güçlüyüm.. Evet şişmanım ama zayıf olmak da olsun kaderimde.. Şişmanlığın ne zorlukları var bir bilseniz.. Hayatı nasıl etkiliyor.. Bırakın sağlığı istediğini giyememek, giyemediğin için bazen istediğin yerlere gidememek bile var bu lanet şişmanlığın arkasında.. Mutlu şişman yoktur arkadaşım varsa da kendini kandırıyordur. En büyük yalanda ama kilo sana yakışıyor, yüzün güzel yalanıdır.. Yemeyiinn öylee değil, bir zayıflayın o zaman görün güzelliği.. Bir de kilosundan ötürü yaşlı görünen genç bir anne olmak istemiyorum.. Oğlumla oynarken nefes nefese kalmak istemiyorum. Ben sağlıklı olmalıyım ki o sağlıklı olsun ben sağlıklı beslenmeliyim ki o sağlıklı beslensin.. Ona örnek olmak, onun önünde dik ve sağlıklı yürümek tek hedefim.. He kocamın beni daha çok beğenmesi isteği de yok değil , seni her halinle beğeniyorum dese de :)
Yani öle hanımlar şimdilik her şey yolunda ufak bir kaçamak dışında.. tavsiye eder miyim? Henüz edemem, durun bir ben bakiyim durum nedir? Sağlığım bozulacak mı?
İnşallah şu çocukluğumdan beri ayaklarıma ve bedenime yaptığım eziyeti irademle sona erdiririm de her şey güzel olur ben mutlu olurum, ben mutlu olunca eşim ve oğlumda mutlu olur..
ARTIK KENDİMİ SEVMEK İSTİYORUM...
Hayatımda yaptığım tüm diyetleri toplasan 100 kilo alıp vermiş biri olarak klasik bir diyet uygulamak istemiyordum,sabrım yoktu o kadar..
Facebookta benimle zayıflayanlar ( Dukan olsun olmasın) sayfasını görene kadar aklıma dukan amca gelmemişti. Orda danıştığım bir kaç kişi ve yazılan yazılar araştırmalarım sonucu bir kitap edinmeye karar verdim.. Başladım okumaya tam benlik geldi..
Proteinsiz yaşayamam ben ( ki karbonhidratsız ve sebzesiz, meyvesiz de öle.. ne de olsa çok acı ama obez kategorisinde çıkıyor ölçümlerim ) tamamdır dedim. Başlayacağım.
Açık söylemek gerekirse maliyetli bir diyet.. Migrosa girip çıkman 1 haftalık sadece dukan mönüleri için 170-200 TL arası ama napalım artık Efekan'ın annesi olarak sağlıklı ve fit olmam gerekiyor.
Var mısın Ece dedim, varım dedi kalbim.. Beynime söz geçirme çabalarındayım..
O sayfadaki hanımlar bana çok yardımcı oldular, özellikle kurucusu Melis Hasırcı Tezcan'ın bloğu ( http://oncekadinsonraanne.blogspot.com/) şahane hırslandırdı beni.. Keza kilo veren hanımların koydukları önce-sonra fotoğrafları da öyle.. İlkay'ın mutfağından (http://www.ilkayindukanlezzetleri.com/) şahane yemek tarifleri öğreniyorum bir de sayfada Diyetcan Kuzusu diye bir hanım var pek bir maharetli tüm yazdığı tarifleri not ediyorum inşallah bir gün işten ve Efekan'dan vakit bulup yaparım.
Umarım başaracağım.. Başladığım kiloyu şimdilik söylemeyeceğim çünkü çok fazla ( kompleksliyim ne acı ki :).. Tahmini 25-30 kilo vermem gerek diyeyim, gerisini siz düşünün bulun ama başaracağım. Yulaf kepeğimle yaptığım ekmekler, light süt ürünlerim ve etlerimle atak bitti 4 kilo verdim bile.. Cumartesi günü düğünde yaptığım kaçamaklara rağmen.. Dukan testine göre 12.03.2014 tarihinde taş gibi olacakmışım.. Bakalım Allah yardımcım olsun.. Az bir süre denemeye değer, hem sonunda eşimle girdiğim iddia var.
Yılbaşına kadar 15 kilo verirsem seneye yaz süper bir tatil beni bekliyor..
Atak 6 gün sonunda diyete adapte oldum şuan 1 gün protein -sebze ( ps ) bir gün saf protesin ( sp) aşamasındayım ve önümde 163 gün var!
Yapar mıyım? Tabikiiiiiiiii yaparım, ben kadınım çok güçlüyüm.. Evet şişmanım ama zayıf olmak da olsun kaderimde.. Şişmanlığın ne zorlukları var bir bilseniz.. Hayatı nasıl etkiliyor.. Bırakın sağlığı istediğini giyememek, giyemediğin için bazen istediğin yerlere gidememek bile var bu lanet şişmanlığın arkasında.. Mutlu şişman yoktur arkadaşım varsa da kendini kandırıyordur. En büyük yalanda ama kilo sana yakışıyor, yüzün güzel yalanıdır.. Yemeyiinn öylee değil, bir zayıflayın o zaman görün güzelliği.. Bir de kilosundan ötürü yaşlı görünen genç bir anne olmak istemiyorum.. Oğlumla oynarken nefes nefese kalmak istemiyorum. Ben sağlıklı olmalıyım ki o sağlıklı olsun ben sağlıklı beslenmeliyim ki o sağlıklı beslensin.. Ona örnek olmak, onun önünde dik ve sağlıklı yürümek tek hedefim.. He kocamın beni daha çok beğenmesi isteği de yok değil , seni her halinle beğeniyorum dese de :)
Yani öle hanımlar şimdilik her şey yolunda ufak bir kaçamak dışında.. tavsiye eder miyim? Henüz edemem, durun bir ben bakiyim durum nedir? Sağlığım bozulacak mı?
İnşallah şu çocukluğumdan beri ayaklarıma ve bedenime yaptığım eziyeti irademle sona erdiririm de her şey güzel olur ben mutlu olurum, ben mutlu olunca eşim ve oğlumda mutlu olur..
ARTIK KENDİMİ SEVMEK İSTİYORUM...
Ağlama oğlum..
Ağlama oğlum, ağlama annem, ağlama can parem..
Sen ağladığında benim yüreğim yanar, içimi tarifsiz bir acı kaplar..
Sen ağladığında durur dünya, güzel hiç bir şey kalmaz kainatta!
Ağlama bebeğim, ağlama nefesim..
Sen ağladığında kesilir nefesim, sıkışır kalbim..
Sen hiç acı çekme, hiç bulmasın acılar seni, üzüntüler, kederler...
Biraz önce anneannenle konuştum, onunlasın gündüzleri.. Seni sıcacık yatağında sabahları nasıl içim kan ağlayarak bırakıyorum bir bilsen..
Çalışan anneyim lanet olsun.. Çalışmak zorunda olan anneyim sırf senin geleceğin için.. Sen ağlıyordun arkadan, içim yandı, tüylerim ürperdi.. Meğer karnın ağrıyormuş, kakanı yapamamışsın.. Tüm dünya meselelerinden daha önemli şuan benim için kaka yapman.. Bunu ilerde sen de baba olduğunda anlayacaksın inşallah..
Bana derlerdi anne olunca anlarsın, meğer ne haklılarmış.. Kokusuna kurban olduğum, göz yaşına dünyaları yerinden hoplatacağım, yakacağım canım oğlum! Sen hiç ağlama, hiç üzülme, hiç canın yanmasın..
Senin canın yanarsa benim içim yanar.. Senin canın yanarsa benim kalbim ağlar, elim kolum tutmaz..
Çok güzel bakılıyorsun, tek avuntum bu.. Sensiz kalmamı kolaylaştıracak elbet hiç bir şey yok yer yüzünde ama acımı hafifleten tek şey emin ellerde olman..
Belki en özel anlarında yanında olamayacağım.. Belki ilk defa bana değil, boşluğa diyeceksin "Anne" kelimesini ve ben duyamayacağım, belki ilk adımında elinden tutan ben olamayacağım ama ilerde sırf sen daha rahat et diye şuan senden uzak kalmam.. Bir teraziye koysam seninle olup sana daha daha iyi bir hayat yaşatamamak mı yoksa seninle olmayıp sana daha iyi bir hayat yaşatmak mı?
İnan cevabını şuan bilmiyorum annem ama sadece seninle olmak istiyorum. İlk uyandığında kulaklarınla oynayıp nazlanmalarını, gülücüklerini, sonra acıktığında biberona saldırışlarını çok arıyorum bu iş yeri masasında, senden çok uzakta..
Sen ağlama bal böceğim, yüreğimi dağlama..
Ağlama ki annen mutlu olsun, ağlama ki telaşlanmasın, ağlama ki güneş hiç batmasın, ağlama ki gülüşlerin içimi gökkuşağı görmüşüm misali heyecanlandırıp, huzura ulaştırsın..
Sen ağlama, hep gül...
Seni çok seviyorum ömrüm...
Sen ağladığında benim yüreğim yanar, içimi tarifsiz bir acı kaplar..
Sen ağladığında durur dünya, güzel hiç bir şey kalmaz kainatta!
Ağlama bebeğim, ağlama nefesim..
Sen ağladığında kesilir nefesim, sıkışır kalbim..
Sen hiç acı çekme, hiç bulmasın acılar seni, üzüntüler, kederler...
Biraz önce anneannenle konuştum, onunlasın gündüzleri.. Seni sıcacık yatağında sabahları nasıl içim kan ağlayarak bırakıyorum bir bilsen..
Çalışan anneyim lanet olsun.. Çalışmak zorunda olan anneyim sırf senin geleceğin için.. Sen ağlıyordun arkadan, içim yandı, tüylerim ürperdi.. Meğer karnın ağrıyormuş, kakanı yapamamışsın.. Tüm dünya meselelerinden daha önemli şuan benim için kaka yapman.. Bunu ilerde sen de baba olduğunda anlayacaksın inşallah..
Bana derlerdi anne olunca anlarsın, meğer ne haklılarmış.. Kokusuna kurban olduğum, göz yaşına dünyaları yerinden hoplatacağım, yakacağım canım oğlum! Sen hiç ağlama, hiç üzülme, hiç canın yanmasın..
Senin canın yanarsa benim içim yanar.. Senin canın yanarsa benim kalbim ağlar, elim kolum tutmaz..
Çok güzel bakılıyorsun, tek avuntum bu.. Sensiz kalmamı kolaylaştıracak elbet hiç bir şey yok yer yüzünde ama acımı hafifleten tek şey emin ellerde olman..
Belki en özel anlarında yanında olamayacağım.. Belki ilk defa bana değil, boşluğa diyeceksin "Anne" kelimesini ve ben duyamayacağım, belki ilk adımında elinden tutan ben olamayacağım ama ilerde sırf sen daha rahat et diye şuan senden uzak kalmam.. Bir teraziye koysam seninle olup sana daha daha iyi bir hayat yaşatamamak mı yoksa seninle olmayıp sana daha iyi bir hayat yaşatmak mı?
İnan cevabını şuan bilmiyorum annem ama sadece seninle olmak istiyorum. İlk uyandığında kulaklarınla oynayıp nazlanmalarını, gülücüklerini, sonra acıktığında biberona saldırışlarını çok arıyorum bu iş yeri masasında, senden çok uzakta..
Sen ağlama bal böceğim, yüreğimi dağlama..
Ağlama ki annen mutlu olsun, ağlama ki telaşlanmasın, ağlama ki güneş hiç batmasın, ağlama ki gülüşlerin içimi gökkuşağı görmüşüm misali heyecanlandırıp, huzura ulaştırsın..
Sen ağlama, hep gül...
Seni çok seviyorum ömrüm...
KANIM, CANIM , EFEKAN'IM
Aloha,
24.06.2012 günü başlayan değişim rüzgarının beni 19.04.2013 tarihinde lokum balığım Efekan Atmaca'nın annesi olma şerefine nail edeceğini o günlerde nereden bilebilirdim...
Düğün hazırlıkları, ev kurma, 3 adet kafe açabilecek kadar çeyizlik bardak düzme serüvenlerimden sonra o gün, o muhteşem gün saygıdeğer eşim Volkan Atmaca ile dünya evine girmiş bulundum bir kere.. .
Evliliğin ilk günleri güzeldi evet ne yalan söyleyeyim, sevdiğin adamla aynı evde yaşamak beraber yemek içmek akşamın sonunda evlere dağılmayacak olmanın rahatlığı vs harika iken balayından gelince !!!!! bavulları açıp çamaşır yıkama startını vermiş bulundum.. e tabi yemek de yapmak lazım.. O günden itibaren 25 Ağustos a kadar tipik küçük ev kadını şeklinde kocasına yemek yapan, donlarını falan ütüleyen bir yeni gelin modunda bir güzeldim bir güzeldim sormayın...
Efekan'ın doğumuna kadar olanları hızlı hızlı geçeceğim. Esas hayatım Efekan'ın doğumuyla başladı çünkü..
25 Ağustos günü iş çıkışında ben bir hamilelik testi alayım dedim, malum belirtiler baş gösterince.. Eve geldim testi uyguladım aman bir de ne göreyim, iki çizgi.. O an neler yaşadığımı kime ne şekilde izah edeceğimi bilmiyorum. Belki çoğu insan ayıplayacak ama evet ben çok üzüldüm..
Henüz 2 aylık evliydim, çocuk en az 2 senelik planlarımın herhangi bir yerinde köşesinde değildi. Volkan eve geldiğinde deli gibi ağlıyordum ve onun da benim de aklımda aynı şey, aynı soru.. Şimdi ne olacak?
O gece Volkan'ın ağbi dediği Ahmet ve eşi Elif ile yemeğe çıkacaktık. Yanlarında dünya tatlısı oğulları Ege'yi getirmeleri belki de çocuk isteme fikrimizin kökten değişmesine neden oldu..
Esasında biraz beklenir, düşünülür öyle söylenir çevreye değil mi bu gibi hamilelikler.. Biz de tam tersi oldu öğrendiğimiz gün moral bozukluğu ve "ne yapacağız şimdi?" sorusu eşliğinde abi ve abla olarak gördüğümüz Ahmet ve Elif'e söyleyiverdik..
İyi ki söylemişiz.. Şuan Efekan hayatımdaysa belki de onların sayesinde.. Evet aldırmama ihtimalimiz belki yüksekti ama vardı da.. Ancak oğulları Ege ile serüvenlerini bizlerle paylaşınca esasında hayatımıza katılacak yeni bir bireyin hayatımızı ne kadar güzel yönde değiştireceği kanısına vardık..
Ertesi gün hastaneye gittiğimizde yanımızda abimin eşi Ebru vardı çünkü aileden başka kimseye söyleyemezdim bu durumu.. En önemlisi annem, çok kızacaktı.. Kan verdik sonuçları bir aldık ki bildiğin hamileyim..
Ailede hamileliğim şaşkınlıkla birlikte mutlulukla karşılandı aslında, özellikle annem çığlık atıp inanmadı ama sonunda onu inandırabildik.. Ancak bir sorun vardı, ben akdeniz anemisi taşıyıcısıydım ve eşimle nikah günü alırken sağlık raporunda Volkan'da da o tarz bir şeyler olduğu kulağımıza çalınmıştı ve dikkat etmemiz konusunda uyarılmıştık..
ee şimdi ne olacak???
En önemli noktayı atladım 25 Ağustos Cuma günü hamile olduğumu öğrenmiştim ama 28 Ağustos Pazartesi Volkan Afrika'ya gidiyordu ve 2 ay oradaydı. Dıdıdıdım...
Pazartesi onu yolcu ettik, doktorumla konuştuk kalp atışını duydum ama duymak istemiyordum.. Çünkü hasta olma olasılığı vardı iki Akdeniz Anemisi taşıyıcısının çocukları Akdeniz Anemisi yani TALESEMI olabiliyordu ve bu da gerçekten çok zor bir hastalıktı.. Doktor kalp atışını açıp bize dinletirken kafamı ultrason ekranına çevirmedim bile.. Kendimi her şeye hazırlamalıydım CVS sonucu eğer bebek hasta çıkarsa doğmayacaktı.. Volkan Afrika'daydı, annemler yanımdaydı ama bu gibi durumlarda nedense kocam da kocam diyiveriyordum..
Hamileliğimin ilk haftalarında kocam yanında olmadığı için bir çok pişmanlıklarım oldu. Ama hepsi 14 Ekim'e kadardı. Volkan Afrika'dan döndü ve hummalı sağlık araştırmaları startı verildi.
Kilolu olduğum için ilk etapta yapılacak olan CVS işleminde iğne rahmime yetişmediii.. Aman tanrım kabustu, o kadar hazırlamıştım ki kendimi, olmalıydı o gün, yok muydu başka uzun, büyük bir iğne? Maalesef yoktu.. Neyse bekleyelim dedik.. Bebek oldu 15-16 haftalık..
Bir daha gittik ama nasıl dişim ağrıyor, doktoruma söyledim "dişim çok kötü"..
Cevap: " Üzgünüm Ece hanım dişçinizden dişinizde apse olmadığına dair kağıt almanız gerekiyor aksi takdirde dişinizde apse varken bu işlemi yaparsam 24 saat içinde bebek ölür hatta siz bile ölürsünüz, iltihap rahimden içeri girer.."
Yo olamaz! Artık bilmeliyim, benimle mi kalacak gidecek mi? Saat akşamın 7 siydi ve muayenehaneden abim, Volkan ve annemle koşarak çıktım dişçi arıyordum çevrede bugün olmalıydı bu işlem.. Açık dişçi bulabildik, diş hekimi bir baktı ki fındık büyüklüğünde apse var dişimde.. Apse tedavisi şart.. Uzun süren apse tedavisi sonucunda iyileşen apse 3. muayenehaneye gidip CVS yaptıracağımız günün bir gece öncesinde yine hortladı ve bu sefer diş hekimi dişi çekmemiz lazım dedi.
Ön dişim çekildi arkadaşım!
Bebek annenin her şeyini emermiş ama dişlerimden ne istedim a be oğlum..!
Tüm bu süreç sonunca Efekan 20 haftalık olmuştu ve CVS şansımızı kaybetmiştik ve en acısı da ben hala içimde bir can taşıdığım fikrini kabullenemiyordum, bağlanamıyordum... Ya hasta çıkarsa ve giderse, bağlanırsam ne yapardım o zaman...
20 Haftada Kadıköy Şifa Hastanesinde Amniosentezim gerçekleşti..
Sonuç 1 ayda çıktı neredeyse ve Efekan 6 aylık olmuştu sağlıklı olduğunu öğrendiğimizde.. 6 aydan sonra ben ilk defa kendimi hamile olarak, anne olacak bir genç kadın olarak hissetmiştim gözümden yaşlar süzülürken..
Sonrası hep koşturma 36. haftaya kadar çalışan bir hamile olarak günler nasıl geçti anlamadım.. 34. haftamda arkadaşlarım tarafından bana sürpriz yapılan shower partim hamileliğimin en güzel günlerinden biriydi...
Geldi 19.04.2013.. Bir gece öncesini tarif edemem.. O heyecan, o korku, yarın kesip biçecekler seni ama kaçarın yok!
İllaki çıkaracağım Efekan'ı, öyle ya da böyle... kaçınılmaz sona yaklaştık.. O gece hiç durmadı Efekan, adeta çıkacağını farketmiş gibi içimde taklalar atıyordu..
Gece hiç uyumadım.. Sabah 8 de hastanedeydik..
Arkadaşımız Nurkut'un objektifinden sezeryan öncesi kareler...
Ve o an!!!!!!!!!!!!!
O an nasıl unutulabilir? Ömrümün sonuna kadar hatırlayacağım yegane anların başında... İlk görüş, ilk dokunuş, ağlamasını ilk duyuş..
Ben anne oldum, ötesi var mı? Yok.. Her şeyden daha önemli, öncelikli, 19.04.2013 tarihi itibariyle hiç bir günüm eskisi gibi olmayacak, hiç bir uykum, hiç bir yemek yemem, hiç bir sokağa çıkışım.. Çünkü artık kalbimde oğlum var!
Uyurken uykularım bölünüyor ağlamalarıyla... Büyüse, kocaman olsa evlense bile uyumadan önce en son düşündüğüm şey hep o olacak... Yemeklerimi bölecek, o yemeden yiyemeyeceğim yemeğimi, onu düşünmeden sokak kapısından çıkamayacağım, iş yerinde bilgisayarımın masa üstü fotoğrafı onun fotoğrafı olacak... Eskiden kendime ve Volkan'a bir sürü şey alırken artık azaltıp daha fazlasını ona alacağım. O hasta olunca uyumayacağım, hep başında durup elini tutacağım.. O ilk adımlarını atarken elinden tutacağım belim kopsa da.. Asla off demeyeceğim. Ona her şeyin en doğrusunu öğreteceğim. Büyüyüp çok yakışıklı bir adam olduğunda onunla oturup konuşabilmek için kendimi hep geliştireceğim. Kimseden eksik, az kalmayacak! buna izin vermeyeceğim, her şeyi tam olacak, onun için hep çalışacağım, yılmayacağım.. Olmasa da oldurtacağım, Sadece onun için bunları yapacak gücüm olacak.. Sadece onun için uykusuzluğa, açlığa , asosyalliğe, acıya dayanabilirim. Kimsenin üzülmesine onun üzülmesi kadar üzülmeyeceğim ve birine sarılırken ona sarıldığım zaman ki gibi içim titremeyecek, içimde fırtınalar kopmayacak.... O bana emanet en değerli hediye..
Devamı gelecek....
24.06.2012 günü başlayan değişim rüzgarının beni 19.04.2013 tarihinde lokum balığım Efekan Atmaca'nın annesi olma şerefine nail edeceğini o günlerde nereden bilebilirdim...
Düğün hazırlıkları, ev kurma, 3 adet kafe açabilecek kadar çeyizlik bardak düzme serüvenlerimden sonra o gün, o muhteşem gün saygıdeğer eşim Volkan Atmaca ile dünya evine girmiş bulundum bir kere.. .
Evliliğin ilk günleri güzeldi evet ne yalan söyleyeyim, sevdiğin adamla aynı evde yaşamak beraber yemek içmek akşamın sonunda evlere dağılmayacak olmanın rahatlığı vs harika iken balayından gelince !!!!! bavulları açıp çamaşır yıkama startını vermiş bulundum.. e tabi yemek de yapmak lazım.. O günden itibaren 25 Ağustos a kadar tipik küçük ev kadını şeklinde kocasına yemek yapan, donlarını falan ütüleyen bir yeni gelin modunda bir güzeldim bir güzeldim sormayın...
Efekan'ın doğumuna kadar olanları hızlı hızlı geçeceğim. Esas hayatım Efekan'ın doğumuyla başladı çünkü..
25 Ağustos günü iş çıkışında ben bir hamilelik testi alayım dedim, malum belirtiler baş gösterince.. Eve geldim testi uyguladım aman bir de ne göreyim, iki çizgi.. O an neler yaşadığımı kime ne şekilde izah edeceğimi bilmiyorum. Belki çoğu insan ayıplayacak ama evet ben çok üzüldüm..
Henüz 2 aylık evliydim, çocuk en az 2 senelik planlarımın herhangi bir yerinde köşesinde değildi. Volkan eve geldiğinde deli gibi ağlıyordum ve onun da benim de aklımda aynı şey, aynı soru.. Şimdi ne olacak?
O gece Volkan'ın ağbi dediği Ahmet ve eşi Elif ile yemeğe çıkacaktık. Yanlarında dünya tatlısı oğulları Ege'yi getirmeleri belki de çocuk isteme fikrimizin kökten değişmesine neden oldu..
Esasında biraz beklenir, düşünülür öyle söylenir çevreye değil mi bu gibi hamilelikler.. Biz de tam tersi oldu öğrendiğimiz gün moral bozukluğu ve "ne yapacağız şimdi?" sorusu eşliğinde abi ve abla olarak gördüğümüz Ahmet ve Elif'e söyleyiverdik..
İyi ki söylemişiz.. Şuan Efekan hayatımdaysa belki de onların sayesinde.. Evet aldırmama ihtimalimiz belki yüksekti ama vardı da.. Ancak oğulları Ege ile serüvenlerini bizlerle paylaşınca esasında hayatımıza katılacak yeni bir bireyin hayatımızı ne kadar güzel yönde değiştireceği kanısına vardık..
Ertesi gün hastaneye gittiğimizde yanımızda abimin eşi Ebru vardı çünkü aileden başka kimseye söyleyemezdim bu durumu.. En önemlisi annem, çok kızacaktı.. Kan verdik sonuçları bir aldık ki bildiğin hamileyim..
Ailede hamileliğim şaşkınlıkla birlikte mutlulukla karşılandı aslında, özellikle annem çığlık atıp inanmadı ama sonunda onu inandırabildik.. Ancak bir sorun vardı, ben akdeniz anemisi taşıyıcısıydım ve eşimle nikah günü alırken sağlık raporunda Volkan'da da o tarz bir şeyler olduğu kulağımıza çalınmıştı ve dikkat etmemiz konusunda uyarılmıştık..
ee şimdi ne olacak???
En önemli noktayı atladım 25 Ağustos Cuma günü hamile olduğumu öğrenmiştim ama 28 Ağustos Pazartesi Volkan Afrika'ya gidiyordu ve 2 ay oradaydı. Dıdıdıdım...
Pazartesi onu yolcu ettik, doktorumla konuştuk kalp atışını duydum ama duymak istemiyordum.. Çünkü hasta olma olasılığı vardı iki Akdeniz Anemisi taşıyıcısının çocukları Akdeniz Anemisi yani TALESEMI olabiliyordu ve bu da gerçekten çok zor bir hastalıktı.. Doktor kalp atışını açıp bize dinletirken kafamı ultrason ekranına çevirmedim bile.. Kendimi her şeye hazırlamalıydım CVS sonucu eğer bebek hasta çıkarsa doğmayacaktı.. Volkan Afrika'daydı, annemler yanımdaydı ama bu gibi durumlarda nedense kocam da kocam diyiveriyordum..
Hamileliğimin ilk haftalarında kocam yanında olmadığı için bir çok pişmanlıklarım oldu. Ama hepsi 14 Ekim'e kadardı. Volkan Afrika'dan döndü ve hummalı sağlık araştırmaları startı verildi.
Kilolu olduğum için ilk etapta yapılacak olan CVS işleminde iğne rahmime yetişmediii.. Aman tanrım kabustu, o kadar hazırlamıştım ki kendimi, olmalıydı o gün, yok muydu başka uzun, büyük bir iğne? Maalesef yoktu.. Neyse bekleyelim dedik.. Bebek oldu 15-16 haftalık..
Bir daha gittik ama nasıl dişim ağrıyor, doktoruma söyledim "dişim çok kötü"..
Cevap: " Üzgünüm Ece hanım dişçinizden dişinizde apse olmadığına dair kağıt almanız gerekiyor aksi takdirde dişinizde apse varken bu işlemi yaparsam 24 saat içinde bebek ölür hatta siz bile ölürsünüz, iltihap rahimden içeri girer.."
Yo olamaz! Artık bilmeliyim, benimle mi kalacak gidecek mi? Saat akşamın 7 siydi ve muayenehaneden abim, Volkan ve annemle koşarak çıktım dişçi arıyordum çevrede bugün olmalıydı bu işlem.. Açık dişçi bulabildik, diş hekimi bir baktı ki fındık büyüklüğünde apse var dişimde.. Apse tedavisi şart.. Uzun süren apse tedavisi sonucunda iyileşen apse 3. muayenehaneye gidip CVS yaptıracağımız günün bir gece öncesinde yine hortladı ve bu sefer diş hekimi dişi çekmemiz lazım dedi.
Ön dişim çekildi arkadaşım!
Bebek annenin her şeyini emermiş ama dişlerimden ne istedim a be oğlum..!
Tüm bu süreç sonunca Efekan 20 haftalık olmuştu ve CVS şansımızı kaybetmiştik ve en acısı da ben hala içimde bir can taşıdığım fikrini kabullenemiyordum, bağlanamıyordum... Ya hasta çıkarsa ve giderse, bağlanırsam ne yapardım o zaman...
20 Haftada Kadıköy Şifa Hastanesinde Amniosentezim gerçekleşti..
Sonuç 1 ayda çıktı neredeyse ve Efekan 6 aylık olmuştu sağlıklı olduğunu öğrendiğimizde.. 6 aydan sonra ben ilk defa kendimi hamile olarak, anne olacak bir genç kadın olarak hissetmiştim gözümden yaşlar süzülürken..
Sonrası hep koşturma 36. haftaya kadar çalışan bir hamile olarak günler nasıl geçti anlamadım.. 34. haftamda arkadaşlarım tarafından bana sürpriz yapılan shower partim hamileliğimin en güzel günlerinden biriydi...
Geldi 19.04.2013.. Bir gece öncesini tarif edemem.. O heyecan, o korku, yarın kesip biçecekler seni ama kaçarın yok!
İllaki çıkaracağım Efekan'ı, öyle ya da böyle... kaçınılmaz sona yaklaştık.. O gece hiç durmadı Efekan, adeta çıkacağını farketmiş gibi içimde taklalar atıyordu..
Gece hiç uyumadım.. Sabah 8 de hastanedeydik..
Arkadaşımız Nurkut'un objektifinden sezeryan öncesi kareler...
Ve o an!!!!!!!!!!!!!
O an nasıl unutulabilir? Ömrümün sonuna kadar hatırlayacağım yegane anların başında... İlk görüş, ilk dokunuş, ağlamasını ilk duyuş..
Ben anne oldum, ötesi var mı? Yok.. Her şeyden daha önemli, öncelikli, 19.04.2013 tarihi itibariyle hiç bir günüm eskisi gibi olmayacak, hiç bir uykum, hiç bir yemek yemem, hiç bir sokağa çıkışım.. Çünkü artık kalbimde oğlum var!
Uyurken uykularım bölünüyor ağlamalarıyla... Büyüse, kocaman olsa evlense bile uyumadan önce en son düşündüğüm şey hep o olacak... Yemeklerimi bölecek, o yemeden yiyemeyeceğim yemeğimi, onu düşünmeden sokak kapısından çıkamayacağım, iş yerinde bilgisayarımın masa üstü fotoğrafı onun fotoğrafı olacak... Eskiden kendime ve Volkan'a bir sürü şey alırken artık azaltıp daha fazlasını ona alacağım. O hasta olunca uyumayacağım, hep başında durup elini tutacağım.. O ilk adımlarını atarken elinden tutacağım belim kopsa da.. Asla off demeyeceğim. Ona her şeyin en doğrusunu öğreteceğim. Büyüyüp çok yakışıklı bir adam olduğunda onunla oturup konuşabilmek için kendimi hep geliştireceğim. Kimseden eksik, az kalmayacak! buna izin vermeyeceğim, her şeyi tam olacak, onun için hep çalışacağım, yılmayacağım.. Olmasa da oldurtacağım, Sadece onun için bunları yapacak gücüm olacak.. Sadece onun için uykusuzluğa, açlığa , asosyalliğe, acıya dayanabilirim. Kimsenin üzülmesine onun üzülmesi kadar üzülmeyeceğim ve birine sarılırken ona sarıldığım zaman ki gibi içim titremeyecek, içimde fırtınalar kopmayacak.... O bana emanet en değerli hediye..
Devamı gelecek....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)